30 Ekim 2012 Salı

bir ölü bir yaralı var kalbinde -bölüm 21-


ilk başta herşey normal görünüyordu
yada ben ondan seni seviyorumu duyuşumdan dolayı blackout'tum tuğbanın sürprizine
öyle ki içeri girip odamda üzerimi çıkarmaya başladığımda bile farkedemedim
onun resmini koymuş olduğum duvarı
komple kaplayacak şekilde
yazılar yazdığını
bu yazılar içerik olarak seni seviyorum ve hemde çoklardan ibaretti
bizzat tuğbanın o gece kullandığı ruj ile yazılmıştı
yatağın üzerine serilip
hem tuğbanın resmini izleme
hemde seviliyor olmanın keyfinı çıkarırken
sanki içimde şişe şişe şampanyalar patlıyordu
mutluluk sarhoşluğundan
çok net de düşünemediğim için
ona ne yazacağımı akıl bile edemedim
o benden mesaj beklemiş olucak ki
-uyumayacak mısın?
bu mesaj ile henüz yatak odasına geçip geçmediğimi
test ediyordu
bu mesajla aynı zamanda benden sürprizine karşılık olarak
bir tepki beklediğini de anlıyordum
aslında vermem gereken tepki
yanına gidip onu 3 5 yaşlarındaki çocuklar gibi
havaya atıp atıp yakalamak olmalıydı
çünkü o an itibari ile
kalbimin minik ve tatlı bebeğiydi..
biraz zaman kazanmak için
-uzandım tv izliyorum biraz mesajını yazdım
  *yaaa yat artık lütfen
-koltukta uyuya kalırım zaten birazdan
   *selim yatağına geçer misin lütfen,üşürsün orda
-peki geçiyorum,iyi geceler yazdım
tabiki cevap vermedi
inanır mısınız şapşallıktan
ayağa kalkıp,önce salona sonra tekrar yatak odasına geçmişim
biraz daha zaman kaybedince tekrar mesaj attı
-geçmedin mi daha
aradım sesini duyabilmek için
-tuğbaaa
   *efendim selim
-eve hırsız girmiş
   *neeee?ne hırsızı yaa
-kapıyı açık unutmuşum herhalde
   *ama kapatmıştım bişey çalmışlar mı?(kapıyı açık unuttuğu korkusundan oabilir)
-hayır bir şey  çalamamış ben onun kalbini çalmışım
   *:)en büyük hırsız sensin iyi geceler
-bir dakika hanımefendi sorgum bitmedi henüz
   *yaa ne var?
-olay yaşandığı esnada ne yapıyordunuz
   *ben senin yanındaydım bilmiyorum
-hmm ruj izlerine bakılırsa tüm ipuçları sizin suçlu olduğunuzu gösteriyor
   *sen suçlu değil misin?
-ben öyle böyle suçlu değilim,deli gibi suçluyum,çoook suçluyum
   *hep utandırıyorsun ama,kapatıyorum ben görüşürüz
-ama bi saniye
   *efendim
-bişey diyecektim
   *dinliyorum
-bu grafiti yeteneği nerden geliyor
   *:)
-cevap alamadım
   *şaire nasıl bu kadar güzel yazıyorsun diye sorulmaz,sana kim bu kadar güzel yazdırıyor diye sorulur
-oo güzelmiş bu
   *güzel olan gecen olsun selim iyi geceler
-güzel olan geleceğimiz olsun tuğba çok sevindim,teşekkür ederim herşey için
   *bende
-seni seviyorum
   *o da bende
-ama az önce söylemiştin
   *odanda mısın şimdi
-evet
   *o zaman bu gecelik okuyarak idare et
-seni seviyorum
   *:)içinden oku
-gözlerim kapalıydı
   *iyi uykular
-sanada
   *sabah uyandırayım mı işe gitcek misin
-haftasonu gitmiyorum
   *kalkınca haber verirsin o zaman
bu mesajlaşmanın ardından
biraz zor da olsa yatıp
kalktığımda ilk iş olarak tuğbaya uyandığımın haberini verdim
-günaydın
   *günaydın
-uyandım
   *eee
-sen haber ver demiştin de
   *tamam verdin işte
muzurca cevaplar veriyor ama bilerek yaptığını umut ederek
aradım
-işin var mı bugün
   *bilmiyorum(ses tonundan anlaşılır şekilde ağırdan almaya bir nevi dalga geçmeye çalışıyor benimle)
-eğer planın yoksa,bir yerlere gidebiliriz
   *ne gibi yerler?
-farketmez istediğin bir yer varsa
   *hmm bilmiyorum ki
-sesinde de baya nazlı geliyor bugün
   *hemen evet mi deseydim
-bir boyacıya mı gitsem acaba
   *ne yapacaksın boyacıda
-boya alıp odama badana yaparım belki
   *bana baaak
-şaka yaptım
   *sanata saygın olsun biraz :)
-yemeğe gidelim mi
   *bilmiyorum
-bişeyler içelim mi?
   *düşünmem lazım
-gezmeye gidelim
   *emin değilim
-istediğin bişey varsa onu yapalım
   *off karar veremiyorum
-ee seninde sevene saygın olsun biraz
   *tek sen seviyorsun sanki
tuğbanın telefonda böyle davranıyor olmasını
mutluluk şımarıklığı olarak algıladığım için
hoşuma bile gittiğini söyleyebilirdim
-bende seni seviyorum
    *ben seni seviyorum demedim ki
-dün gece diyen kimdi
    *ağzımdan kaçtı
-duvara yazan kimdi?
    *elimden kaçtı,biraz bekler misin annem geldi
bir süre bekledikten sonra
-hazırlanamadın mı hala mesajı geldi
    *ne için?
-e hani beni gezmeye götürecektin
    *en son naz yapıyordun
-geç kalmıyor muyuz
    *hemen geliyorum
bu konuşmalar hep böyle olmadı
herşeyi tadında bırakmayı bilen tuğba beni
diğer buluşmalarımızda hiç yormadı
önceki yaşamış olduğu travma sebebi ile olsa gerek
bazen susup kalıyor
bazen çoook düşünceli gözüküyor
öyle olduğu zamanlarda
sadece bir kere bilemediniz iki kere iyi misin diye sorduktan sonra
o hali devam ederse
onu yalnız bırakmam gerektiğini düşünüp
fazla üzerine gitmeden onun kendine gelmesini
kendine gelirken
eski aşık formuna kavuşmasını bekliyordum
maddiyatın bana verdiği tüm güçleri seferber ederek
istanbulda gezmedik yer
gitmedik mekan bırakmadık desek
herhalde abartıyor olmazdım
iş camiasında istemeyerek de olsa büyük adımlar atıyordum
babam bana benim çok gereksiz olduğunu ve başkası varken
neden bana yaptırıyor lan bu ayak işlerini diye düşündüğüm
ama sonradan bu ayak işlerini yaparken
tüm altyapıyı öğrendiğimi farkettim
şirkette durmak bana herzaman sıkıcı geldiği için
oturduğum yere en yakın mağazaya gidip orda duruyordum genelde
zamanla tuğba ile olan ilişkimiz sebebi ile tuğba da bazen dükkana geliyor benimle oturuyordu
onun gelince işi gücü bırakıp
onu da sıkmamak için dışarı çıkıp birşeyler yapıyorduk
en büyük olayımız
tuğbanın,
geç kalktığım bir gün
mağazaya gittiğimde
açlıktan bayılmak üzere iken
personele de sorup onlarada
sipariş ettiğim dürümün yanında istenilmeden otomatik olarak getirilen ayranın
masada oluşunu
masada bir de bayan personelin oluşunu
ve tuğbanın tüm bunları görerek
kapıdan girer girmez,geri gidişiydi
o kadar zaman hiç kıskanıldığımın farkında olmayan ben
arkasından koşup
onu yakalasamda
çok sinirli oluşu ve ısrarla konuşmak istemeyişi
üstüne üstlük taksiye binerek gidişi ile
geçici bir süre çaresiz kaldım
akşama kadar eve dönmemi bekleyen tuğba
sinirini alamamış olsa gerek
ben eve girdikten sonra kapıyı çalıp
açtığımda
daha hiç birşey diyemeden
kendisinin yaptığını düşündüğüm bir sürahi ayranı
tepemden aşşağı boşalttı
ne yapıyorsun bile diyemeden de gitti
zaten ayrandan nefret ederim
midem bulanmaya
sinirlenmeye
ama aynı zamanda tuğbanın gereksiz yere
yani tamamen yanlış anlaşılmadan dolayı bunu yapmış olmasına
gülebilmek için kapının önüne oturup
ne oluyor amk diye düşünürken
tuğba tekrar gelip
bir sürahi daha döktü
bu nasıl bi savaş hazırlıdır arkadaş
ilkinde olduğu gibi yine sesimi çıkarmadım
ona bakmadım bile
çünkü onun ikincisini de dökmesi ile sinirinin hala geçmediğini
ve bu siniri sözlere yansıtacağını biliyordum
çok da sürmedi zaten
-doydun mu ayrana diye sordu
    *allahtan sana çaydan nefret ediyorum demedim
-pislik
    *gel otur diye her tarafım ayran olmuşken onu da yanıma buyur ettim
o ise hala burnundan soluyordu
-sen git onunla otur dedi
tuğbadan hiç beklemediğim bir hareket olduğu için
ayrıca hem kalbini kırmaktan
hemde onu kaybetmekten korktuğumdan sessiz kalmayı seçmem onu daha da çok sinirlendirdi
belkide bana son bir tokat vurarak terk etmek üzereyken
elinden tutmam
dengesinin bozulup
ayağının kayarak bacakların üzerine düşmesine sebeb oldu
kalkmak istedi bırakmadım
götüm başım ayran içinde
bırak diye bağırdı tepkisiz kaldım
tekrar bağırınca
dikkatini başka yöne çekmek için
-ambulans çağır dedim
önce sağıma soluma baktı
ulan bişey mi oldu buna diye
-ambulans çağır tuğba dedim
    *ne oldu diye sordu
-benim bişeyim yok kendin için çağır
    *benim de bişeyim yok
-neyi kıskandın sen
    *sen niye onunla ayran içiyorsun
-girdin baktın mı benim ayranın açılıp açılmadığına
    *onunla niye yiyorsun
-evli kadın tuğba allahını seversen yapma böyle kovayım mı kadını işten
deyip cebimden çıkardım telefonu
önce kuru kalmış yerlerim ile sildim sağını solunu
kadını kovmak için aradığımı düşündüğünde
elimi tuttu telefondan
sonra da yavaş yavaş yüzümü silmeye başladı,pişmanlığından
o halime hiç aldırmadan sarıldı bana
özür diledi usulca
sonra beni ayağa kaldırmaya çalıştı
ayağa kalktığımda yineledi özrünü
çok da pişman gözüküyordu
ayrıca çok üzgün
onu öyle görmek istemediğim yada öyle görmeye dayanamadığım için
-şimdi içeri girip duş alıyorum çıktığımda bu konu hakkında bir daha konuşmuyoruz dedim
o hala üzülürken,daha iyi hissedebilmesi için
-üzgünken benim de üzüldüğümü unutma lütfen dedim
dediğim gibi duşa girdim,
etrafı paspaslamaya o da yardım etti
sonra da hiç konuşmadan
1 saat civarı benimle koltukta sarılı şekilde oturduktan sonra gitti
ertesi gün ve diğer günler o mağazaya bir daha hiç gitmedim
tuğba nerdesin diye sorduğu zaman diğer mağaza ismini vermiş olmam ile
gerçekten şüphelenecek birşey olmadığını anladı
bunu anlamış olması onun pişmanlığını arttırdı
ama bir kaç kez daha konuyu açma çabasına
hep karşı gelerek üzülmemesini sağladım
devam eden günlerde
internet kafede elemanın olduğu kadirin olmadığı saatlerde yaşanan yaralamalı kavga olayı sebebi ile
internet kafeden kurtulma zamanının gelmiş olduğuna kadir ile beraber karar verdik
dükkanı devretmek üzere müşteri arama işlemlerine başladık
babam ile görüşüp kadire de şirket bünyesinde bir iş ayarladık
burcu hamile kaldığı için tuğba sık sık onu ziyarete gitti
tuğbanın annesi ve babası ile en fazla  ayda bir kere görüştüm
ama tuğba ile hergün
artık iki sevgili olarak
birbirimizi sevdiğimizi söylemek
istediğimiz yere el ele gitmek
bazı geceler sarılıp film izlemek
bazen hiçbir cinsel münasebet olmadan sadece öpüşme ile
sarılıp uzanmak sorun değildi
şirketteki sorumluluğumun gün geçtikçe arttığı
hem benim hayatımın kadını budur diye düşünmem
hemde tuğbanın kadir ile burcunun evlilik hayatına gıpta edişi sebebi ile
artık evlenmemiz gerektiğini düşündüm
ve ilk adım olarak evlenme teklifinden başlamaya karar verdim
bu konuda çok kafa eskittiğimi söyleyebilirim
ilk adres olarak tuğbanın en yakın arkadaşı burcudan
tuğbanın hayallerindeki evlilik teklifini öğrenmek istedim
ama burcunun bu konuda bir duyumu yoktu
bana kendince fikirlerini söyledi
daha sonra kendi annem ile konuşup
evlenmek istediğimi söylememe çok sevindi ve bir erken tebrik yaptı
aynı şekilde tuğbanın annesine
evlilik konusunu
-zamanı geldi galiba diyerek çıtlatmama
   *hayırlısı olsun oğlum dedi
internettir,sosyal medyadır evlilik teklifleri konusunda araştırma yaptım
maddi imkanlarda sınır olmadığı için
en iyi teklif için düşünedururken
tuğba ile olan mutluluğumuz ve ilişkinin olumlu yönde akıcılığı tüm hızı ile devam ediyordu
seçenek çok fazla olduğu için ne bok yiyeceğime karar verememeden dolayı
beyin amcıklaması geçirmek üzereydim
yüzüğü alıp
olaya daha da çok girmek istedim
ama yüzük de bana pek bir fikir veremedi
tüm bunları düşünürken
askerden hatırlayacağınız tipsiz istanbula geldiğini haber verdi arayarak
zor günümde yanımda olan birisi olduğu için
yanına gittiğimde
yanında bana askerde anlattığı kızın tarifine uyan bir de kız vardı
lan hayırdır falan dediğimde
özetle anladığım kadarı ile
bana askerdeyken bahsettiği kız ile işi pişirmiş
aslında o pişirememiş yenge hanım pişirmiş
bizim tipsiz sürekli bunu takip etmeye devam edip
elinde karşısına çıkarken
bir keresinde yenge yanına gelip
karşısında durmuş
tipsiz heyecandan ne yapacağını şaşırmış halde iken
-amacın ne senin diye sormuş yenge
tipsizin ağzından
   *yaşama sevincimin peşinden koşmak dökülüvermiş
kız da zaten zamanla tipsize karşı ilgi duymaya başladığı için
tipsizin ondan sonraki işi hiç zor olmamış
ve istanbula gelme amaçları da hem gezmek hemde gelinlik almaya gelmiş olmaları imiş
akşam üzeri tuğbayı da alarak tüm gün onları en iyi şekilde ağırladım
soğuk bir kış gününde
tuğbanın aşkı içimi ısıtırken
eve dönüyordum
buzlanmış yolda önce fren kontrolünü kaybettikten sonra
başka bir aracın bana çarpası ile
kırılan camlardan
üşümeye başladığımda vücudumda hareket ettiremediğim tek organım bir bacağımdı
kırılmış
o ayağımın amına koyayım sikimde bile değil
aklıma tek gelen şey
tuğbanın duyunca ne kadar üzüleceği ne kadar korkacağı oldu
hastaneye kaldırdılar
elimde telefon
tuğbaya haber versem üzülür
vermesem merak eder çünkü eve gelmemi bekliyor
ne bok yiyeceğimi şaşırdım
alçıya alındı bacak
öyle korkulacak bir durum da yok
kadire haber verdim
babama haber verdim
hastaneye geldiler
babama annemin telaş yapmamasını
kadire de tuğbaya haber vermemesini söyledim
-nerde kaldın canım yazdı
   *birazdan gelirim yazdım
doktora yalvardım beni bırakın eve gideyim hastanede görmesin beni böyle diye
ama kaburgada ezil olduğu için iç kanama ve travma riski sebebi ile hem doktorlar
hemde babam müsade etmedi
ben gidemedikçe tuğbanın telaşı arttı
çoktan yatırdılar bile
ayağa kalkabilsem kaçacaktım hastaneden
kaza yaptığımı duymadan karşısına çıkıp ölmedim diyecektim ama kalkamadım
aradı tuğba
nerde kaldın diye
çaresiz durumu anlattım
önce trafik kazası olduğunu söylemedim
ama tuğba anladı
daha konuşurken ağlamaya başlayıp
evden çıkarken
taksiye binerken
hastaneye gelirken
hiç telefonu kapatmadan sürekli ağlamaklı olarak hastaneye geldi
ben çok mahçupken önce bana baktı
sonra ağlaması arttı
onu sakinleştirmek için bişeyim  yok desem de bir türlü üzüntüsü geçmedi
ta ki yastığın altına koymuş olduğum yüzüğü çıkarıp
-benimle evlenir misin?deyinceye kadar
önce gülümsedi
sonra şaşkınlığını gizlemeye çalıştı
önce  bir kere alnımdan öpüp
gülümsemesine bir kaç damla gözyaşı ekleyip
hiçbirşey söylemeden odadan çıktı ve gitti.......


önemli not..finali  hikayede ismi selim olarak geçen kişi kendi ağzından yazıcaktır.

28 Ekim 2012 Pazar

bir ölü bir yaralı var kalbinde -bölüm 20-


varlığı karşılıklı olarak sözlü bir şekilde ilan edilmemiş
ama olduğu varsayılan aşkımızın
sloganıydı belkide 'seni seviyorum'
en azından mesaj yazar diye düşünürken
beklemek
aramasını umut etmekle
aslında uykumun başını belaya sokuşum olmuş sadece
ya uyuya kaldı
yada bir süre daha nenni okudu düşüncelerine
gecem,kafam kalabalık
kalbim hınca hınç şekilde geçerken
aslında tüm yorgunluğumu alıcak
-BENDE SENİ SEVİYORUM
masajına ihtiyacım vardı
yattım yorgun yorgun
kalktığımda bile geçmedi,yüküm
ben aşkın içinde oldukça telaşlı iken
öğleye doğru annem aradı
-selim nasılsın
*iyiyim anne  sen nasılsın
-akşam eve gelir misin,yemek yiyelim
*tamam anne gelirim
-bekliyoruz
kadir dükkanda olamayacağı için
önce dükkana gidip durumu kontrol ettim
eleman uğraşıp duruyor
onu gönderdim akşama dönmek üzere
aynı zamanda tuğbadan gelicek mesaj veya aramayı da bekleyecektim
ben bişey yazıcak olsam ne yazıcağımı bilmediğim için
susuyordum
ama tuğbanın da ilgisizliği öğlenden sonra saat 3'ü bulunca
uyandın mı mesajını yazdım hiçbirşey yokmuş gibi
-evet dükkanda mısın
*evet kadir yok bugün biliyorsun
-tamam kolay gelsin o zaman
bu mesajlaşma bundan ibaret kaldı
bir iki saat sonra müsait misin mesajına
olumlu cevap alınca aradım
-nasılsın
*iyiyim selim sen nasılsın
-bende iyiyim,akşam annemlere yemeğe gidecektim de onu haber vermek istemiştim
*söylemene gerek yoktu,afiyet olsun
allah allah ulan bana ne güzel davranan kız birden soğudu
var bunda bir ibnelik diyerek üzerine gitmeye çalıştım
-zamanlama hatası mı yaptım
*hayır
-söylememem gereken bişey mi söyledim
*hayır
-şu an konuşmak istemiyorsun sanırım
*biraz başım ağrıyor
-ağrı kesici getireyim mi
*aldım sağol
amk adam ne söyleyeceğini şaşırıyor
sürekli götümden soru uyduramam ki
sustum bende birazcık
susmamı fırsat bilip
-sonra görüşürüz,şimdiden afiyet olsun dedi kapattı
başladı mı bende büyük göt korkusu
dün gece yaptıklarımın hepsinin hata olduğu duygusu
ulan yine ayarlarımı bozuldu bu kızın endişesi
hay amk yoksa ahmette mi aynı şekilde seni seviyorum dedi düşüncesi
siki tuttum ki ne sik amk
düşün dur işin gücün yoksa
ama tüm bu yaptıklarını trip adı altına almak yanlış olurdu
çünkü kendisine göre gerekçeleri olabilirdi
ben dün geceki ilanı aşkımı ahmetle ilişkilendirip
tuğbanın da bu konudaki hassasiyetini bildiğim için
daha fazla üzerine gitmemeye karar verdim
eğer tuğbanın benden istediği birazcık zamansa
ilerde daha mutlu olabilmek için
bunu seve seve yapardım
sonuçta ilişki hep benim istediğim gibi olucak değildi
ben onu sevince aynı şekilde bana karşılık verme zorunluluğu da yoktu
benim tek yapmam gereken
onu seviyor olmaya devam edişini bilmesini sağlamaktı
çünkü üzerine fazla gidilen bir kızın
ya götü başı oynamaya başlar
yada gereksiz sinirlere sokar sizi
vardır elbet bir hayır deyip 
dükkandan direk eve geçtim
annem ile mutfakta
önce nasılsın iyi misin
kız çok güzeldi(tuğba)
kadirde çok mutlu olur inş
geyiğini  tamamladıktan sonra
-babanızı üzerseniz hakkımı helal etmem selim deyişi ile
ne oluyor lan dedim birden
masaya oturunca da
beni niçin çağırdıklarını anlamamı sağlayan soru geldi babam tarafından
-işler nasıl selim
*iyi baba
-benim işler de çok iyi
kesin bi bok çıkıcaktı bunun altından
annem girdi konuya
-oğlum kimin için çalışıyor baban?
*kimin için çalıştığını biliyorum anne
-tamam heveslendin açtın bir tane dükkan ama babanın bunca emeğine ne olcak ona bişey olursa?
yine sustum
yine iş yerine çağırıyorlar amk
-kardeşin alpin okulunu bitirmesine daha çok var,güzel sanatlar okuyacam dedin,kırmadık seni,istediği gibi yaşasın
gençliğinin tadı çıkarsın dedik ama artık bazı şeylerin farkına varman lazım selimcim,internet cafe ile bu yaşadığın
hayatı yaşayamazsın
*anne ben hiç anlamıyorum,ne muhasebesini biliyorum,ne işletmesini daha çok zarar eder şirket
babam lafa girdi
-ben muhasebe mi okudum sanki,bende hiçbirşey bilmiyordum,sana zaten şirketin başına geç demiyorum,mağazanın birisine git
önce mağazalardaki işleyişi bizzat gör,biraz sorumluluk al,işin içine girdikten sonra zamanla öğrenirsin
*baba geldim daha önce bi kaç fikir verdim hiç birine riayet etmedin
-bilerek yaptım
*nasıl bilerek yaptın
-tecrüben artsın,bu fikir olmazmış daha çok ve daha farklı fikirler üretmeliyim diye düşünmen için
*baba beni hiç sokma bu işlerin içine bana bir iki sene daha izin ver
-benim yaptığım gibi sabah 7 de şirkete gelip,kapanana kadar dur demiyorum,ama net cafe ile kaybedeceğin zamanı
gel şirkette veya mağazalarda değerlendir
zaten kafam trilyon amk
tuğba aradı mı? yazdı mı? bişey der mi diyecek mi onları düşünüyorum
tamam baba tamam dedim
istediğini yapıcam merak etme diye gönüllerini aldım
haklılardı amk
adam yıllarca it gibi çalıştı
kimin için bizim için
başına bişey gelse,o kafayla batırırdım şirketi
bilader alpin de iki senesi vardı okulunun bitmesine
gece oldu yine tuğbadan haber yok
-iyi geceler mesajı attım
*sanada iyi geceler yazdı
-nasıl oldu başının ağrısı
*biraz daha var uyuyacam birazdan
-iyi uykular o zaman
*sanada
sabah oldu
dükkana gitsem bi dert
şirkete gitmesem başka bir dert
evde kalsam tuğbayı düşünmekten kafayı yiyecem
zaten arabaya da binemiyom
bindim otobüse
önce şirkete gideyim öğlenden sonra dükkana geçerim diye düşündüm
geçtim babamın odasına
hiçbirşey bilmiyormuşum gibi
şirketin işleyiş esasını en baştan anlattı
yalnız öyle bir anlatıyor ki
ne diyor lan bu dememek elde değil
*selim şirket al sat mağazalarımızın genel koordinasyonu için kuruldu
toplamda x kadar kişi şirket ve mağazalar bünyesinde çalışıyor
çalışanların giriş,çıkış,sigorta yapımı,yeme içme yol masrafları x ablan ve onun yardımcısı tarafından idare ediliyor
mağazalarda satılacak olan malların seçimi,stoğu,fiyatlandırılması
bu malların nakliyesi kargosu
ihtiyaca göre dağıtımı,mağazaların reklamı,
bankalar ile anlaşmalar
tüm muhasebesel hesaplamalar gibi işlemler burdan yürütülüyor
benim yaptığım tek şey ise
bana gelen rapor ve bilgileri okuyup
karlılık ve gidişat incelemesi yaparak,yeni ürünlere onay verip satışa sunmak ve bu bağlamda kararlar almak
babamın anlattıklarından anladıklarım tek bunlardı
aslında daha fazlasını anlattı ama ben anlamadım
ve tüm dediklerine sadece
*iyi dedim
-anladın mı diye sordu
*evet baba dedim
-hayır hepsini şimdi anlayamazsın zamanla kavramaya başlarsın
*peki baba
-sıkıldığın zaman çık gez biraz,altında araban var mağazalara git istediğin zaman
ilgini çekerse mal aldığımız fabrikalara göndereyim
eğer istersen iş toplantılarına çağırayım
ama seni hiç sıkmak istemiyorum,çok zor gibi görünüyor uzaktan bakınca
belki senin için burda oturmak bile sıkıcı olabilir
ama zamanla alışırsın bir de bakmışsın herşeyi öğrenip yönetiyor olmuşsun dedi
*tamam baba merak etme elimden geldiğince dikkatimi şirkete vericem dedim
-oğlum bende gençtim bende eğlenme peşindeydim,ama bir dükkana girdim sonra kafamı hiç kaldıramadım
bir de bakmışım ömür geçmiş,senin de bir süre daha hem eğlenip hem çalışarak yaşamanı istiyorum,ama sürekli eğlenirsen de olmaz bu işler
*haklısın baba deyip yanından kaçmak istedim bir an önce çünkü konuştukça hoşuma gitmeyen şeyler duyuyordum
ben ne anlarım amk koskoca şirketi yönetmekten
ama kurtuluş da yok gibiydi
internet kafeyi de götüme mi sokardım artık orasını bilmiyorum
şirket o kadar sıkıcı ki
herkes hiç durmadan bişeylerle uğraşıyor
ne yaptıklarına dair en ufak bir fikrim bile yok
tuğbaya tekrar mesaj attım
-acıktın mı?
bu direk çıkalım yemek yiyelim anlamında değil de
daha çok ön nabız yoklama şeklinde olan bir teklif olduğu için sıkıntı yoktu
-yeni yedim cevabı geldi
bu kibarca reddetme olsa gerek
yine aynı şekilde
*eğer evde sıkılıyorsan... diye bir mesaj daha attım
mesajlarıma anında cevap veriyordu
-anneme yardım edicem biraz,misafir gelicekmiş
yine reddetmiş oldu
akşam erkenden eve gidip
eve geldiğimi bildiren bir mesaj daha yazdım
*misafirler var gidince haber veririm sana olur mu yazdı
beklemeye geçtim
bu arada kadiri aradım
herşeyin iyi gittiğini yarın dükkana geleceğini söyledi
beklerken tuğba mesaj attı
-evde misin hala?
  *evet
bi kaç dakika sonra kapı çaldı
elinde misafirler için yapılmış bi kaç pasta börek var
yüzü de pek bana bakmıyor
-hoş geldin
    *hoşbulduk
-içeri geç istersen
    *misafirler gitmedi henüz ayıp olur
-gitmelerini beklerim
    *geç olur,sana getirdim bunları
-teşekkür ederim ellerine sağlık
    *afiyet olsun
-başının ağrısı geçti mi?
    *hıhımm geçti görüşürüz diyerek
merdivenlere yöneldi
tuğba diye arkasından seslendim
bana baktı
-mektuptan önceki söylediklerim için özür mü dilemeliyim?
   *o zaman bende çok özür dilerim diyerek arkasını döndü gitti
direk söylememiş olsada
dolaylı yoldan beni sevdiğini söylemiş oldu
geceme renk
yüzüme kan
gözlerime ışık doldu birden
o sevinçle
kadir ve burcunun düğün gününü çektiğimiz videonun kesim ve birleştirmelerini
yaparken kadiri tekrar arayıp
sizin burcu ile şarkınız var mı lan dedim?
-hee var ne oldu dedi
  *lazım amk
-sezen tutuklu
bu şarkıyı da arka fona yerleştirip
bazı fotoğraflarda photoshop yaparak
önceki fotoğraflarla  eklemeler yaparak
uzunca uğraşmama değmiş bir cd hazırladım
bu cdyi hazırlamanın en zevkli yanı
tuğbayı da görüyor olmamdı
-uyuyakalıcam galiba gözlerim kapanıyor
   *benimde uyanık kalmamın bir anlamı kalmadı o zaman
-özür dilerim seni de beklettim
   *bende seni çok özür dilerim
-:) mesajı ile cevap verdi
aynen şekildeki surat ifadesi ile
uyudum
ona vermiş olduğum süre işe yaramış
kendisini toparlamış gözüküyordu
belki de sadece başı ağrıyor ve ben paranoya yapıyordum
onu da bilememiyorum
ama nihayetinde
tuğbam beni seviyordu
koymuşum geçen zamanın götüne
ertesi gün kalktığımda
günaydın mesajına
daha yüzümü bile yıkamadan arayarak
-sanada günaydın dedim
   *nasılsın diye sordu
-bu sabah daha iyiyiz sanki
   *siz kim?
-senle ben
   *(hafif bi gülümseme tonu)işe gidecek misin
-henüz değil
    *kahvaltı yaptın mı?
-hayır yapmadım daha
    *ne zaman yapıcaksın peki
-kulaklarım biraz daha doysun önce
    *yaa selim
-efendim
    *böyle şeyler söyleme
-tamam beraber yapalım mı kahvatıyı
    *ben yaptım ki,saat 10 ayrıca
-hadi yaa geç kaldım o zaman
    *dükkana mı
-hayır şirkete gidicem
    *ne şirketi
-bizim şirkete
    *hayırdır
-babam orda çalışmamı istiyor
    *ee dükkan ne olcak peki
-kadir var ya
    *hep şirkete mi gideceksin
-yani öyle sabah 8 akşam 5 değil ama günde bi kaç saat gitmem gerekiyor
    *anladım görüşürüz o zaman
-görüşsek gerçekten
    *daha dün akşam gördün
-sana yetti mi?
    *direkt sorular sorma lütfen yetse mesaj atmazdım
-peki direk sormuyorum,görüşebilir miyiz
    *ne zaman çıkarsın şirketten
-bi kaç saniye durur çıkarım eğer seni görceksem
    *öğlenden sonra haber verirsin o zaman
-bi kaç saniye dedim ama
    *biraz işim var ben sana haber veririm
-tamam o zaman
    *ha evden çıkarken haber vermeyi unutma
ulan herhalde çıkarken beni görmek istiyor diye sevindim
tamam dedim
çok hızlı şekilde hazırlanıp
evden çıkarken şimdi çıkıyorum yazdım
kapıyı açtım karşımda yok
merdivenlerden indim onun katta görürüm diye yok
tekrar asansörle çıktım belki henüz çıkamamıştır diye yine yok
çaresiz indim aşağı mesaj geldi
-hava bulutlu mu diye
niye kendisi bakmıyor acaba diye salak salak yukarı bakınca balkona çıkmış olan tuğbayı gördüm
bana el sallarken
durduğum yerde o bana bakarken
yapıştırdım mesajı
*bulut yok bir tane yıldız görebiliyorum sadece..
mesajı okuduktan sonra utangaç gülümsemesine
el sallamasını ekleyip içeri geçti
aşkın bana vermiş olduğu bu gazı
içimdeki heyecanla birleştirip
roman havası tadında
mehter marşı adımları ile şirkete gittim
peder beyin yanına geçtim
biraz oturduktan sonra
yine sıkılmaya başladım
babam durumun farkına varınca
beni mağazaların birisine götürmeye karar verdi
babamı gören mağaza personelini adına
mağaza sorumlusu
yalakalığın bini bir para şeklinde
hoşgeldiniz,nasılsınız iyi misiniz bişey içer misiniz şeklinde karşılama yaptı
adama da kızmamak lazım ekmek parası amk
ben olsam belki aynısını bende yapardım
babamda pek seviyor olsa gerek böyle karşılamaları biraz götü kalkmış şekilde
hoşbulduk şöyle bir gezelim dedik yeni elemanla
hay amk bana eleman diyor
-arkadaş yeni eleman mı diye sordu sorumlu
*evet stajer patron esprisini yaptı babam
pedere espriyi yasaklamak lazım bence
ilk girdiğimde bu kim amk diye bakanlar
birden ooo selim bey yaptı beni
biraz oturduk
herzaman olduğu iş güç muhabbetine girdi babam
ben tuğbadan gelecek haberi beklediğim için
hiç siklemedim bile ne konuştuklarını
orda çıktık diğerine gittik
orda da aynı boklar
peder de yine aynı espriyi yapınca yine sıkıldım
ya ben çok sıkılgandım iş konusunda
yada olmasını istediğim tek şey tuğbayı görmek ve
onunla buluşmak olduğu için konsantre olamıyordum diğer tüm gelişmelere
beklediğim mesaj geldi
-şimdi sen bana haber verebilirsin müsait olunca
    *eve mi geleyim
-bilmem?nerdesin şimdi
    *babamla dükkanları geziyoruz
-araba ile mi
eh amk kıza otobüsle geziyoruz desem inanmayacağı kesin
evet desem ağzıma sıçıcak gibi gözüküyor
yalan söylemedim
aradım
-evet dedim
   *hani binmeyecektin
-ama babam...
   *binme lütfen
-tamam peki geleyim mi?
   *sen bilirsin
-kızma lütfen mağazaları gezdiriyordu babam,otobüsle gidelim mi deseydim
   *gelemeyeceksin sen o zaman
-hayır hayır hemen geliyorum
   *işiniz varsa beklerim
-önem sırasında ilk sıradasın görüşürüz birazdan
peder beye benim işim çıktı dedim
-ulan daha gezmedik hepsini
   *aşırı yüklenme oldu baba
-iyi hadi bırakalım seni o zaman
   *ben kendim giderim görüşürüz
peder herhalde benim için o gün
*bu çocuktan bi sikim olmaz demiştir
tuğbaya geldiğimi belirten mesajı yazdım
geliyorum birazdan diyerek 5 dakika bekletip yürümeye başladık
bir mekana girip oturduktan sonra
şirket hakkında bi kaç soru sordu
bende bildiğim kadarını anlattım
güleryüzlüydü bana karşı o gün
arabaya binmemi unutmuş gibiydi hatta
belkide geçmişte yaşadığı bir olaydan dolayı
beni de daha fazla sıkmak istemiyordu ki
bunu bir daha arabaya binmeme hiç karışmayarak kanıtlamış oldu
çok eğlenceli
bolca aşkın ima edildiği ama
yine de seni seviyorumun denilemediği bir buluşma
burcu ve kadirin bizi evlerine daveti ile akşam da buluşacağımız anlamına geldi
annesi ve babasından gerekli izinleri almak
ve üzerini değiştirmek için eve gitti
ben dükkana geçtim
tuğba akşam yemeği öncesi biraz oturmak
ve daha uzun konuşabilmek için dükkana geleceğini ordan direk
burculara geçip geçemeyeceğimizi sordu
hay hay diye yanıtlayıp
dükkanda olan kadirle beraber üçümüz eve gittik
hanımlar yemek hazırlığı yaparken oldukça düşmüş çenelerinden neler konuştuğunu
duymaya çalışsam da başaramadım
ama ne yapıyorsunuz diye veya bişey sormak için mutafağa girdiğimde
konuşan tuğbanın susması benim hakkımda konuştuğu anlamına geliyordu
benim hakkımda konuşması
bende oldukça merak uyandırsada
konuşurken gülüyor olması
beni mutlu ediyordu
kadirle otururken
kadire de durumu anlatıp
artık şirkete gitmem gerektiğini söyledim
bu durumda kadirin dükkanda kalmasını istiyordum ama
-moruk burcu gece ikiye kadar orda durmamı istemiyor deyince
önce ne yapacağımı şaşırdım
ardından burcuya da hak vererek
ne yapabileceğimiz konusunda kadir ile konuşmaya devam ettim
elemanın ne kadar yapabileceği
yada ne kadar güvenilir birisi olduğu konusunda şüphelerimiz olsa da
yapabilecek fazla bişey yoktu o anlık
hanımların hazırlamış olduğu
çok güzel yemeği
oldukça eğlenceli geçen muhabbet eşliğinde yerken
bize sorulan sorularda tuğba hala utangaç gözükürken
onun o utangaç haline bayılıyor
daha çok utanmasını istiyordum
yemek arkası koyulan çay eşliğinde
ilk önce düğün albümüne
daha sonra da benim hazırladığım videoya beraberce bakarken
tuğbanın her kameraya görünüşünde
yüzünü kapamak için bana daha yakın olması anlamına geldi
bir vakit sonra da sarılır olmuştu zaten
videoları da izledikten sonra
burcunun
-e darısı sizin başınıza artık demesi ile
çok istememe rağmen vücudumda diken diken batmalar hissettim
aynı şeyleri tuğba da hissetmiş olucak ki
benim yaptığım gibi o da sessiz kaldı
ellerine sağlıkla beraber gece için teşekkür ettikten sonra
tuğba ile geri eve dönmek üzere yola çıktık
yol boyunca bir dahaki buluşmanın nasıl ve ne zaman olacağına dair fikirlerimizi belirttikten sonra
-iyi ki tanımışım seni selim dedi
öyle mutlu oldum ki
bende demeyi bile akıl edemeyecek kadar mutluluk sinyalleri gönderiyordu beynim,dudaklarıma
elimi tutması
tutarken ki içtenliği
hiç bırakmak istemiyor gözükmesi
yürüdüğümüz yolun beni hiç yormadığını hissetmeme neden olurken
boş yere bana bakıp gülümsemesi ile
aşkın varlığına inanma evresini tamamlayıp
nerdeyse tapıyordum
o gece itibari ile ki bu tarih benim için çok önemlidir(önemini sizde finalde anlayacaksınız)
aprtmana girdik
önce asansöre yöneldik
tuğba benden önce davranıp kendi kat düğmelerine bastı
sonra bana dönüp
-yürüyelim mi diye sordu
  *canıma minnet
merdivenlerden o kadar yavaş adımlarla çıktık ki sanki hiç ayrılmak istemiyorduk
nihayetinde evine bıraktım
küçük bir sarılma ile uğurladı beni
ben merdivenlerden çıkarken
o kapıdan el salladı
yukarı çıkıp kapıyı açmaya çalışırken
asansörün kapısı açıldı
önce tırstım
noluyo lan diye
tuğbayı görünce rahatladım
-selim diye seslendi
ben bişey diyemeden
-seni seviyorum deyip
benim yaptığım gibi kapıyı kapatıp aşşağı indi
merdivenlerden aşşağı koşup
onu yakalayarak sarılmak isterdim
ama ona da benim yaptığımı yapmış olmanın büyüsünü yaşaması için
sadece mutluluğumu alıp kapıyı açtım
kapıyı açtığımda ise
eve üzerini değiştirmek ve ailesinden izin almaktan daha çok
bana sürpriz yapmak için geldiğini anladım
benim ona yaptığım mektup(hemde çok) jestinden
daha büyük bir jest vardı içerde.....