30 Ekim 2012 Salı

bir ölü bir yaralı var kalbinde -bölüm 21-


ilk başta herşey normal görünüyordu
yada ben ondan seni seviyorumu duyuşumdan dolayı blackout'tum tuğbanın sürprizine
öyle ki içeri girip odamda üzerimi çıkarmaya başladığımda bile farkedemedim
onun resmini koymuş olduğum duvarı
komple kaplayacak şekilde
yazılar yazdığını
bu yazılar içerik olarak seni seviyorum ve hemde çoklardan ibaretti
bizzat tuğbanın o gece kullandığı ruj ile yazılmıştı
yatağın üzerine serilip
hem tuğbanın resmini izleme
hemde seviliyor olmanın keyfinı çıkarırken
sanki içimde şişe şişe şampanyalar patlıyordu
mutluluk sarhoşluğundan
çok net de düşünemediğim için
ona ne yazacağımı akıl bile edemedim
o benden mesaj beklemiş olucak ki
-uyumayacak mısın?
bu mesaj ile henüz yatak odasına geçip geçmediğimi
test ediyordu
bu mesajla aynı zamanda benden sürprizine karşılık olarak
bir tepki beklediğini de anlıyordum
aslında vermem gereken tepki
yanına gidip onu 3 5 yaşlarındaki çocuklar gibi
havaya atıp atıp yakalamak olmalıydı
çünkü o an itibari ile
kalbimin minik ve tatlı bebeğiydi..
biraz zaman kazanmak için
-uzandım tv izliyorum biraz mesajını yazdım
  *yaaa yat artık lütfen
-koltukta uyuya kalırım zaten birazdan
   *selim yatağına geçer misin lütfen,üşürsün orda
-peki geçiyorum,iyi geceler yazdım
tabiki cevap vermedi
inanır mısınız şapşallıktan
ayağa kalkıp,önce salona sonra tekrar yatak odasına geçmişim
biraz daha zaman kaybedince tekrar mesaj attı
-geçmedin mi daha
aradım sesini duyabilmek için
-tuğbaaa
   *efendim selim
-eve hırsız girmiş
   *neeee?ne hırsızı yaa
-kapıyı açık unutmuşum herhalde
   *ama kapatmıştım bişey çalmışlar mı?(kapıyı açık unuttuğu korkusundan oabilir)
-hayır bir şey  çalamamış ben onun kalbini çalmışım
   *:)en büyük hırsız sensin iyi geceler
-bir dakika hanımefendi sorgum bitmedi henüz
   *yaa ne var?
-olay yaşandığı esnada ne yapıyordunuz
   *ben senin yanındaydım bilmiyorum
-hmm ruj izlerine bakılırsa tüm ipuçları sizin suçlu olduğunuzu gösteriyor
   *sen suçlu değil misin?
-ben öyle böyle suçlu değilim,deli gibi suçluyum,çoook suçluyum
   *hep utandırıyorsun ama,kapatıyorum ben görüşürüz
-ama bi saniye
   *efendim
-bişey diyecektim
   *dinliyorum
-bu grafiti yeteneği nerden geliyor
   *:)
-cevap alamadım
   *şaire nasıl bu kadar güzel yazıyorsun diye sorulmaz,sana kim bu kadar güzel yazdırıyor diye sorulur
-oo güzelmiş bu
   *güzel olan gecen olsun selim iyi geceler
-güzel olan geleceğimiz olsun tuğba çok sevindim,teşekkür ederim herşey için
   *bende
-seni seviyorum
   *o da bende
-ama az önce söylemiştin
   *odanda mısın şimdi
-evet
   *o zaman bu gecelik okuyarak idare et
-seni seviyorum
   *:)içinden oku
-gözlerim kapalıydı
   *iyi uykular
-sanada
   *sabah uyandırayım mı işe gitcek misin
-haftasonu gitmiyorum
   *kalkınca haber verirsin o zaman
bu mesajlaşmanın ardından
biraz zor da olsa yatıp
kalktığımda ilk iş olarak tuğbaya uyandığımın haberini verdim
-günaydın
   *günaydın
-uyandım
   *eee
-sen haber ver demiştin de
   *tamam verdin işte
muzurca cevaplar veriyor ama bilerek yaptığını umut ederek
aradım
-işin var mı bugün
   *bilmiyorum(ses tonundan anlaşılır şekilde ağırdan almaya bir nevi dalga geçmeye çalışıyor benimle)
-eğer planın yoksa,bir yerlere gidebiliriz
   *ne gibi yerler?
-farketmez istediğin bir yer varsa
   *hmm bilmiyorum ki
-sesinde de baya nazlı geliyor bugün
   *hemen evet mi deseydim
-bir boyacıya mı gitsem acaba
   *ne yapacaksın boyacıda
-boya alıp odama badana yaparım belki
   *bana baaak
-şaka yaptım
   *sanata saygın olsun biraz :)
-yemeğe gidelim mi
   *bilmiyorum
-bişeyler içelim mi?
   *düşünmem lazım
-gezmeye gidelim
   *emin değilim
-istediğin bişey varsa onu yapalım
   *off karar veremiyorum
-ee seninde sevene saygın olsun biraz
   *tek sen seviyorsun sanki
tuğbanın telefonda böyle davranıyor olmasını
mutluluk şımarıklığı olarak algıladığım için
hoşuma bile gittiğini söyleyebilirdim
-bende seni seviyorum
    *ben seni seviyorum demedim ki
-dün gece diyen kimdi
    *ağzımdan kaçtı
-duvara yazan kimdi?
    *elimden kaçtı,biraz bekler misin annem geldi
bir süre bekledikten sonra
-hazırlanamadın mı hala mesajı geldi
    *ne için?
-e hani beni gezmeye götürecektin
    *en son naz yapıyordun
-geç kalmıyor muyuz
    *hemen geliyorum
bu konuşmalar hep böyle olmadı
herşeyi tadında bırakmayı bilen tuğba beni
diğer buluşmalarımızda hiç yormadı
önceki yaşamış olduğu travma sebebi ile olsa gerek
bazen susup kalıyor
bazen çoook düşünceli gözüküyor
öyle olduğu zamanlarda
sadece bir kere bilemediniz iki kere iyi misin diye sorduktan sonra
o hali devam ederse
onu yalnız bırakmam gerektiğini düşünüp
fazla üzerine gitmeden onun kendine gelmesini
kendine gelirken
eski aşık formuna kavuşmasını bekliyordum
maddiyatın bana verdiği tüm güçleri seferber ederek
istanbulda gezmedik yer
gitmedik mekan bırakmadık desek
herhalde abartıyor olmazdım
iş camiasında istemeyerek de olsa büyük adımlar atıyordum
babam bana benim çok gereksiz olduğunu ve başkası varken
neden bana yaptırıyor lan bu ayak işlerini diye düşündüğüm
ama sonradan bu ayak işlerini yaparken
tüm altyapıyı öğrendiğimi farkettim
şirkette durmak bana herzaman sıkıcı geldiği için
oturduğum yere en yakın mağazaya gidip orda duruyordum genelde
zamanla tuğba ile olan ilişkimiz sebebi ile tuğba da bazen dükkana geliyor benimle oturuyordu
onun gelince işi gücü bırakıp
onu da sıkmamak için dışarı çıkıp birşeyler yapıyorduk
en büyük olayımız
tuğbanın,
geç kalktığım bir gün
mağazaya gittiğimde
açlıktan bayılmak üzere iken
personele de sorup onlarada
sipariş ettiğim dürümün yanında istenilmeden otomatik olarak getirilen ayranın
masada oluşunu
masada bir de bayan personelin oluşunu
ve tuğbanın tüm bunları görerek
kapıdan girer girmez,geri gidişiydi
o kadar zaman hiç kıskanıldığımın farkında olmayan ben
arkasından koşup
onu yakalasamda
çok sinirli oluşu ve ısrarla konuşmak istemeyişi
üstüne üstlük taksiye binerek gidişi ile
geçici bir süre çaresiz kaldım
akşama kadar eve dönmemi bekleyen tuğba
sinirini alamamış olsa gerek
ben eve girdikten sonra kapıyı çalıp
açtığımda
daha hiç birşey diyemeden
kendisinin yaptığını düşündüğüm bir sürahi ayranı
tepemden aşşağı boşalttı
ne yapıyorsun bile diyemeden de gitti
zaten ayrandan nefret ederim
midem bulanmaya
sinirlenmeye
ama aynı zamanda tuğbanın gereksiz yere
yani tamamen yanlış anlaşılmadan dolayı bunu yapmış olmasına
gülebilmek için kapının önüne oturup
ne oluyor amk diye düşünürken
tuğba tekrar gelip
bir sürahi daha döktü
bu nasıl bi savaş hazırlıdır arkadaş
ilkinde olduğu gibi yine sesimi çıkarmadım
ona bakmadım bile
çünkü onun ikincisini de dökmesi ile sinirinin hala geçmediğini
ve bu siniri sözlere yansıtacağını biliyordum
çok da sürmedi zaten
-doydun mu ayrana diye sordu
    *allahtan sana çaydan nefret ediyorum demedim
-pislik
    *gel otur diye her tarafım ayran olmuşken onu da yanıma buyur ettim
o ise hala burnundan soluyordu
-sen git onunla otur dedi
tuğbadan hiç beklemediğim bir hareket olduğu için
ayrıca hem kalbini kırmaktan
hemde onu kaybetmekten korktuğumdan sessiz kalmayı seçmem onu daha da çok sinirlendirdi
belkide bana son bir tokat vurarak terk etmek üzereyken
elinden tutmam
dengesinin bozulup
ayağının kayarak bacakların üzerine düşmesine sebeb oldu
kalkmak istedi bırakmadım
götüm başım ayran içinde
bırak diye bağırdı tepkisiz kaldım
tekrar bağırınca
dikkatini başka yöne çekmek için
-ambulans çağır dedim
önce sağıma soluma baktı
ulan bişey mi oldu buna diye
-ambulans çağır tuğba dedim
    *ne oldu diye sordu
-benim bişeyim yok kendin için çağır
    *benim de bişeyim yok
-neyi kıskandın sen
    *sen niye onunla ayran içiyorsun
-girdin baktın mı benim ayranın açılıp açılmadığına
    *onunla niye yiyorsun
-evli kadın tuğba allahını seversen yapma böyle kovayım mı kadını işten
deyip cebimden çıkardım telefonu
önce kuru kalmış yerlerim ile sildim sağını solunu
kadını kovmak için aradığımı düşündüğünde
elimi tuttu telefondan
sonra da yavaş yavaş yüzümü silmeye başladı,pişmanlığından
o halime hiç aldırmadan sarıldı bana
özür diledi usulca
sonra beni ayağa kaldırmaya çalıştı
ayağa kalktığımda yineledi özrünü
çok da pişman gözüküyordu
ayrıca çok üzgün
onu öyle görmek istemediğim yada öyle görmeye dayanamadığım için
-şimdi içeri girip duş alıyorum çıktığımda bu konu hakkında bir daha konuşmuyoruz dedim
o hala üzülürken,daha iyi hissedebilmesi için
-üzgünken benim de üzüldüğümü unutma lütfen dedim
dediğim gibi duşa girdim,
etrafı paspaslamaya o da yardım etti
sonra da hiç konuşmadan
1 saat civarı benimle koltukta sarılı şekilde oturduktan sonra gitti
ertesi gün ve diğer günler o mağazaya bir daha hiç gitmedim
tuğba nerdesin diye sorduğu zaman diğer mağaza ismini vermiş olmam ile
gerçekten şüphelenecek birşey olmadığını anladı
bunu anlamış olması onun pişmanlığını arttırdı
ama bir kaç kez daha konuyu açma çabasına
hep karşı gelerek üzülmemesini sağladım
devam eden günlerde
internet kafede elemanın olduğu kadirin olmadığı saatlerde yaşanan yaralamalı kavga olayı sebebi ile
internet kafeden kurtulma zamanının gelmiş olduğuna kadir ile beraber karar verdik
dükkanı devretmek üzere müşteri arama işlemlerine başladık
babam ile görüşüp kadire de şirket bünyesinde bir iş ayarladık
burcu hamile kaldığı için tuğba sık sık onu ziyarete gitti
tuğbanın annesi ve babası ile en fazla  ayda bir kere görüştüm
ama tuğba ile hergün
artık iki sevgili olarak
birbirimizi sevdiğimizi söylemek
istediğimiz yere el ele gitmek
bazı geceler sarılıp film izlemek
bazen hiçbir cinsel münasebet olmadan sadece öpüşme ile
sarılıp uzanmak sorun değildi
şirketteki sorumluluğumun gün geçtikçe arttığı
hem benim hayatımın kadını budur diye düşünmem
hemde tuğbanın kadir ile burcunun evlilik hayatına gıpta edişi sebebi ile
artık evlenmemiz gerektiğini düşündüm
ve ilk adım olarak evlenme teklifinden başlamaya karar verdim
bu konuda çok kafa eskittiğimi söyleyebilirim
ilk adres olarak tuğbanın en yakın arkadaşı burcudan
tuğbanın hayallerindeki evlilik teklifini öğrenmek istedim
ama burcunun bu konuda bir duyumu yoktu
bana kendince fikirlerini söyledi
daha sonra kendi annem ile konuşup
evlenmek istediğimi söylememe çok sevindi ve bir erken tebrik yaptı
aynı şekilde tuğbanın annesine
evlilik konusunu
-zamanı geldi galiba diyerek çıtlatmama
   *hayırlısı olsun oğlum dedi
internettir,sosyal medyadır evlilik teklifleri konusunda araştırma yaptım
maddi imkanlarda sınır olmadığı için
en iyi teklif için düşünedururken
tuğba ile olan mutluluğumuz ve ilişkinin olumlu yönde akıcılığı tüm hızı ile devam ediyordu
seçenek çok fazla olduğu için ne bok yiyeceğime karar verememeden dolayı
beyin amcıklaması geçirmek üzereydim
yüzüğü alıp
olaya daha da çok girmek istedim
ama yüzük de bana pek bir fikir veremedi
tüm bunları düşünürken
askerden hatırlayacağınız tipsiz istanbula geldiğini haber verdi arayarak
zor günümde yanımda olan birisi olduğu için
yanına gittiğimde
yanında bana askerde anlattığı kızın tarifine uyan bir de kız vardı
lan hayırdır falan dediğimde
özetle anladığım kadarı ile
bana askerdeyken bahsettiği kız ile işi pişirmiş
aslında o pişirememiş yenge hanım pişirmiş
bizim tipsiz sürekli bunu takip etmeye devam edip
elinde karşısına çıkarken
bir keresinde yenge yanına gelip
karşısında durmuş
tipsiz heyecandan ne yapacağını şaşırmış halde iken
-amacın ne senin diye sormuş yenge
tipsizin ağzından
   *yaşama sevincimin peşinden koşmak dökülüvermiş
kız da zaten zamanla tipsize karşı ilgi duymaya başladığı için
tipsizin ondan sonraki işi hiç zor olmamış
ve istanbula gelme amaçları da hem gezmek hemde gelinlik almaya gelmiş olmaları imiş
akşam üzeri tuğbayı da alarak tüm gün onları en iyi şekilde ağırladım
soğuk bir kış gününde
tuğbanın aşkı içimi ısıtırken
eve dönüyordum
buzlanmış yolda önce fren kontrolünü kaybettikten sonra
başka bir aracın bana çarpası ile
kırılan camlardan
üşümeye başladığımda vücudumda hareket ettiremediğim tek organım bir bacağımdı
kırılmış
o ayağımın amına koyayım sikimde bile değil
aklıma tek gelen şey
tuğbanın duyunca ne kadar üzüleceği ne kadar korkacağı oldu
hastaneye kaldırdılar
elimde telefon
tuğbaya haber versem üzülür
vermesem merak eder çünkü eve gelmemi bekliyor
ne bok yiyeceğimi şaşırdım
alçıya alındı bacak
öyle korkulacak bir durum da yok
kadire haber verdim
babama haber verdim
hastaneye geldiler
babama annemin telaş yapmamasını
kadire de tuğbaya haber vermemesini söyledim
-nerde kaldın canım yazdı
   *birazdan gelirim yazdım
doktora yalvardım beni bırakın eve gideyim hastanede görmesin beni böyle diye
ama kaburgada ezil olduğu için iç kanama ve travma riski sebebi ile hem doktorlar
hemde babam müsade etmedi
ben gidemedikçe tuğbanın telaşı arttı
çoktan yatırdılar bile
ayağa kalkabilsem kaçacaktım hastaneden
kaza yaptığımı duymadan karşısına çıkıp ölmedim diyecektim ama kalkamadım
aradı tuğba
nerde kaldın diye
çaresiz durumu anlattım
önce trafik kazası olduğunu söylemedim
ama tuğba anladı
daha konuşurken ağlamaya başlayıp
evden çıkarken
taksiye binerken
hastaneye gelirken
hiç telefonu kapatmadan sürekli ağlamaklı olarak hastaneye geldi
ben çok mahçupken önce bana baktı
sonra ağlaması arttı
onu sakinleştirmek için bişeyim  yok desem de bir türlü üzüntüsü geçmedi
ta ki yastığın altına koymuş olduğum yüzüğü çıkarıp
-benimle evlenir misin?deyinceye kadar
önce gülümsedi
sonra şaşkınlığını gizlemeye çalıştı
önce  bir kere alnımdan öpüp
gülümsemesine bir kaç damla gözyaşı ekleyip
hiçbirşey söylemeden odadan çıktı ve gitti.......


önemli not..finali  hikayede ismi selim olarak geçen kişi kendi ağzından yazıcaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder