20 Ekim 2012 Cumartesi

bir ölü bir yaralı var kalbinde -bölüm 15-


-5 dakikaya inerim
     *yardım edicek bişey var mı?
-yok ben hallederim sağolun deyip
zaten geceden hazırlamış olduğum eşyaları alıp aşşağı inerken
oldukça heyecanlıydım
bir önceki balık tecrübemden başıma da güneş geçeceğini varsayarak
kafamda şapka ile aşağı indim
aşşağı indiğimde tuğba bana hiç bakmadı
gözleri şişmiş
başka yerlere bakma çabasında
kendimce hiç onu üstelemeyeceğim kararını verdiğim için
ne günaydın deme
hatasına düştüm
ne de ona yardım etmek için elindeki çantayı almaya teşebbüs
babası ortamıza geçti
aslında ortaya geçmesi biraz da benim seçimimle oldu
bir müddet yürüdükten sonra
babası ile kısa geyik yaptık
son olarak açık bir marketten su alıp
tuğba ile bana verdiği haplardan birer tane attık
marketten aldığımız su ile yükümüz artınca
zaten yürüyor olduğumuz için iyice yorulmuştu tuğba
oflamaya poflamaya çoktan başlamıştı bile
bırak ben taşıyayım diyecem ama
yanlış anlayacak kan çıkartıcak
durduk yere eline koz vermiş olucam
o yüzden karışmıyordu
-ellerim koptu yaaa,insan bi ben taşıyayım mı diye sorar en azından..diye sitem etti tuğba
ulan gülsem bi dert gülmesem başka
ellerindekileri almak için hamle yaptığımda
-ben taşırım ne kaldı ki zaten,şimdi mi aklına geldi dedi
hiç sesimi çıkarmadım sen bilirsin anlamında ve yürümeye devam ettim
o biraz hızlı yürüyüp benim önüme babasının arkasına geçerek
elinde ne varsa bıraktı ve yürümeye devam etti
yine sesimi çıkarmadım
içimden gülerek
bıraktığı herşeyi aldım ve yürümeye devam ettim
-kızım nasıl taşısın hepsini çocuk dedi
      *çok yoruldum ama baba dedi
-selim ver bi kaçını bana derken tuğbadan daha merhametli gözüküyordu
      *gerek yok ağır değiller dedim ama kolum kopuyor amk
parmaklara kan gitmemeye başladı
nihayet vardık tekneye
tuğba tekneye binerken
küçük çapta bir heyecan yaratsada
benden uzak
dümene yakın bir yerde
babasının yanına oturdu
babasının arkadaşını da bekledik
onun da gelmesi ile hareket ettik
ben yolculuğa manzarayı izleyerek devam ettim
bazen babasının ve babasının arkadaşının bana sorduğu sorular
(nasılsın?-balıkçı oldun sende artık-bugün tutmaz inş deniz-hap alsaydınız)a
cevap vermek için onlara döndüğümde
tuğbanın bana bakıyor oluşunu görmek zor değildi
yemişim istanbulun manzarasını bana kalsa
diker gözleri akşama kadar izlerdim tuğbamı ama
gel gelelim
o en derin yeriydi kalbimin
ona bakmak demek
afallayıp düşmek olurdu,onu kızdırma fobisi ile
tuğba getirmiş olduğu
daha doğrusu bana taşıttığı
termos ile plastik bardaklara çayı doldurdu
ve annesinin yaptığını düşündüğüm
börekleri babası ve babasının arkadaşına verdikten sonra
benim çayımı da doldurup orda bıraktı
bana verebilmesi için kalkması gerekiyordu
ama tekne hareketli olduğu için
ayağa kalkmaktan da korkuyor gibiydi
babasının yardımı ile böreğimi ve çayımı aldıktan sonra
ellerine sağlık yapanın çok güzel olmuş söyleminde bulundum
nihayet balıklarla olan mücadelemiz başladı
yemler top
balıkların ağzı da kale misali
sürekli goller atma çabamızda ilk golü
en acemimiz tuğba attı
sanki orkinos yakaladı
havalara uçuyor ama
balığa da dokunmuyordu
ona en yakın ben olduğum için balığı oltadan çıkartmak istememe karşı çıkmadı
ama bende fazla tecrübeli olmadığım için
balığın son çırpınışı ile tırstım
ellerimi geri çekince
-neoldu,elini mi soktu,var mı bişeyin diye heyecanla bana baktı
-yok bişey merak etme dedim
-ne merak edicem,baba bu çok acemi sen çıkarır mısın dedi
al işte başladı yine terslik yapmaya
babası bez attı
bununla tut kaymaz o zaman dedi bana
bezle tutup balığı çıkarttım
ben ve tuğba,yem takmak balık çıkartmak ile oldukça zaman kaybettiğimiz için
tecrübeliler
yaklaşık 5 er tane tutmuşken
tuğba iki ben ise hala sıfırdaydım
ulan ne boktan durum kıza rezil oluyorum
kıs kıs gülüyor bana
ikinci balığı tutunca
-babaaa bak diye ikinci balığı babasına gösterirken
-hmmm sen daha yakalayamadın mı diye de dalga geçti benimle
hakikaten yakalayamadım amk
nasıl oluyorda tuğba bile iki tane yakalarken ben hiç yakalayamıyordum
vicdansız balıklar
tuğba 3.yü yakalarken
benim de aynı anda birinciyi yakalamam ile
tekneyi birbirine kattık
babası olmasa herhalde misinalara sarılıp boğulacaktık ikimizde
-sen tutma yaa öldüreceksin bizi diye makara yapmaya devam etti tuğba
velhasıl kelam o gün balık camiasına ağır darbe indirdik
tuğbaya sadece
-başına güneş geçer al şapkayı dedim
   *bişey olmaz diye tersleyince de konuşmadık hiç
yeter bu kadar deyip geri döndük
tekneden indiğimizde
yükümüze bir de balıklar eklendiği
babası da yorulduğu için
biz eşyaları götürelim sen selimle yürü kızım olur mu dedi
-hayır baba yaa otobüsle gideriz beraber dedi
ama sonuç değişmedi
tuğbanın babası tüm eşyaları alıp
arkadaşı ile gitti
biz kaldık tuğba ile başbaşa
ikimizde sallana sallana yürüken
o bişey demeden ben diyemeyeceğim kuralı yüzünden susuyordum
o kuralın katılığını o gün çok daha iyi anlamıştım
bir süre yürüdükten sonra
otobüse binilebilir bir yere gelmiş olmamıza rağmen
tuğbanın yürümeye devam etmesi ile
canıma minnet bende hiç duraksamadan yürüdüm yanında
yorgundum,ama aşıktım da
-hiç para var mı üzerinde diye sordu
      *var
-bir su alıcaktım da
ayaklarının önünden nehirler geçireyim amk emrin olur
ben çevredeki ilk markete koşup suyu aldım
ona uzattım
-sen içmeyecek misin
      *susamadım
-teşekkür ederim
      *önemli değil
biraz daha yürüdükten sonra eve geldik
asansör genelde son sözleri söyleme yerimiz olduğu için
-işe gidecek misin bugün diye sordu
      *önce biraz uyurum
-bende alamadım uykumu
      *iyi uykular o zaman
-sanada
      *görüşürüz
olay budur
abartmadan,ama onu sevmekten vazgeçmeden
şimdilik onun istediği gibi olabilmiştim
akşam kaldırırlar
yemeğe çağırırlar
veya tuğba bana balık getirir diye düşünüyordum ama
kalktığımda saat akşam 9 olmuştu
ve o saatten sonra da yemek getiren olmazdı herhalde
(bunun sebebini daha sonraki günlerde öğrendiğim, tuğba da uyanamamıştı,ve benim işe gittiğimi
düşünmüş olduğundan getirmemişti)
belki gelir artık diye yine yürüyüşe kalktım ama yine gelmedi
pazar gününden bir dahaki cumartesi gününe kadar
hiç bir iletişime geçememiştik
ve ben artık tuğbasızlıktan ölmek raddesine gelmiştim
şeytan sürekli dürtüyordu birşeyler yapmam konusunda
onu görmek adına ama
ben tuğbayı kaybetmek istemiyordum
nihayet cumartesi günü
kadir dükkana çağırdı
-moruk akşam seni yemeğe götürecez burcu ile
    *gerek yok,siz gidin beraber
-olmaz aga teşekkür amaçlı biz ısmarlayacaz sana,gel işte
    *düşünmeniz yeterli,sağolun siz yeyin başbaşa
-burcunun bir kız arkadaşı da gelicek
    *hangi kız arkadaşı
-bilmiyorum burcu söyledi,bi kız arkadaşıymış
    *olm salak mısın tuğba duyarsa öldürür beni,tuğba mı lan yoksa gelicek olan
-olm sordum burcuya bir arkadaşım dedi
    *dur bir arayayım burcuyu
-aloo burcu
    *efendim selim
-ne yemeği,ne arkadaşı?
    *seni yemeğe götürecez kadirle
-kadir,bir arkadaşının da geliceğini söylüyor
    *evet gelicek
-tuğba mı?
    *hayır
-ben gelmem o zaman
    *neden?
-tuğbayı seviyorum ben,görür duyar yanlış anlar,hem ne işim var orda başka bir kız varken benim
    *çok güzel ama kız
-beni ilgilendirmez,siz gidin beraber hadi görüşürüz deyip kapattım
amk ben tuğbanın derdine düştüm adamlar başka kız peşinde diye burcuya da kızmıştım ki
2 saat sonra burcu dükkana geldi
surat yaptım tabi biraz
-sana bir haberim var selim dedi
     *ne haberi dedim
-tuğba yanımdaydı sen aradığında
     *ne zaman dedim şaşkınlıkla
-tuğba bana geldi,o kadar savunuyorsun selimi,o zaman dediğimi yapıcaksın,kadire mesaj at selim ile konuşsun
akşam yemeğe çıkıcaz bir de kız gelcek de ama ben olduğumu söyleme,ne tepki vericek görelim dedi
     *lan ya yanlış bişey söyleseydim,niye haber vermiyorsun önceden
-telefonu elimden aldı kadire mesaj attıktan sonra,sen arayıncaya kadar da vermedi,megafonda dinledi dediklerini
     *niye böyle saçma planlar yapıyor bu kız,hala anlayamamış mı onu sevdiğimi?
-inanmak istiyor,ama söylediklerin kapak oldu ona,sana haber versem bile bu kadar iyi gidemezdi
     *hey allahım desene ucuz yırttık
-ben sana güveniyordum zaten,biz inandık onu sevdiğine sadece tuğbanın inanması kaldı
     *nasıl inanacaksa artık,yani şimdi yemek yok mu?
-var iddaaya girdik,ben kazandım,
     *ne iddaası?
-o anlattı bana ankarada konuştuklarınızı falan
     *eee
-ben kaybedersem,bir daha seni savunmayacaktım ona karşı
     *o ne kaybetti o zaman,anlatsana çatlatıcaksın adamı
-seni yemeğe davet edicek
     *harbi mi diyon?hayatta yapmaz
-valla yapıcak,kaybetti çünkü
     *ulan burcu büyüksün valla
-oğlum bence kız bahane arıyordu,çünkü iddaayı o istedi
     *olabilir çünkü adım gibi biliyorum beni sevdiğini,bence ankarada koyduğu kurallardan ben ne kadar zarar görüyorsam o da görüyor
-bencede
     *size ne yapsam az,dileyin benden ne dilerseniz
-kadirle tatilde de konuştuk bu konuyu,artık tek dileğimiz var sizden,ikinizin mutlu olması
     *inşallah
herşeyi geçtim
benim araba hala ankaradaydı
peder duysa sikicek
araba çalındı desem,ankarada bulunacak,enişte beyin başını belaya sokucam
kadiri göndersem burcu kızacak
kendim gitsem tuğba duyacak,kıyameti koparacak
görünüşe göre
bir kere ankaraya gitmenin maliyeti
bana 50bin tl ye maal olmuştu
ertesi gün sabah artık yürüyüşe kalkmak alışkanlık gibi olmuştu
tam 7 de inerken tuğbayı da gördüm
görünüşe göre o da yürüyecekti benimle
hemen aklıma bana teklif etmesi gereken bir yemek olduğu geldi
ve aşşağı inmesinin sebebinin bu olduğunu düşündüm
kurallara göre duraksayıp onu beklememem gerekiyordu
o konuşma mecburiyetinde olduğu için önden yürümeye başladım
-selimm diye seslendi
   *efedim
-günaydın
   *sanada günaydın
-neden hala yürüyorsun
    *efendim??
-korkmuyor musun,tekrar olmasından(bıçaklanma olayı)
    *korkumu bi şekilde yeniyorum demek ki(onu görebilme umudu)
-ben yenemiyorum
yenemiyorsan beni yalnız bırakma sen de yürü benimle,sen varken ölümden korkmuyorum demek isterdim ama kuralların amk
-peki çıkmam artık seni endişelendirmeyeyim
     *ben endişelenmiyorum da annen endişeleniyordur derken bile ne kadar endişeli olduğu suratındaki mimikten belliydi
-tamam bugün son
     *sağol
-efendim?
     *yani annenin adına sağol
-haa anladım
pot kırmış olmasına
ben gülümserken,o utanıyordu
ama ben merakla yapacağı teklifi bekliyordum
-burdan dönelim dedi
geri döndük ve yürümeye devam ettik
ben hiç konuşmadan onun bana teklif etmesini beklerken
herhalde asansörde eder diye düşünüyordum ama
-görüşürüz deyip gitti
hay amk nerde lan teklif
tabi bunun sorgusunu burcuya yaptım
dedim böyle böyle böyle hani niye tekli yapmadı bu kız?
-utanmıştır,yada diyememiştir,dur ben arayayım bu akşam müsaitiz diye sıkıştırayım
    *iyi hadi haber bekliyorum
burcu aramış
 *ya offf tamam diyerek kapatmış telefonu tuğba
-evde misin hala diye mesaj attı önce
 *evet yazdım
5 dakika sonra kapı çalındı
ve şeytanın bile düşünemeyeceği bir yalanı şöyle anlattı
-şey diyecektim
    *efendim
-ya biz hani geçen balığa gitmiştik ya
    *evet
tabi ben şaşırıyoum ulan balık ne alaka diye
-sende tuttun o gün balık ama yiyemedin
     *önemli değil zevk aldım,yemesem de olur
-işte babamda sen yemediğin için,bi restorana 4 kişilik rezervasyon yaptırmış
oh my god yalanı kes
     *eeee??
-ama babamla annemin işi çıktı bugün
     *tüh
-dalga mı geçiyorsun sen benimle selim,bişey anlatmaya çalışıyorum burda
     *bişey demedim ki dinliyorum
-gıcık
     *bişey demedim ki
ulan sert tepki gösterip tüm suçu yine üzerime yıktı iyi mi?
iddayı kaybeden o
yalanı söyleyen o
beni seven o
kural isteyen o
ama kabak benim götümde
-neyse,annem babam gelemiyor,istersen arkadaşlarınla sen gidebilirsin
     *hangi arkadaşlarımla
-ne bilim bul 3 kişi git işte
hay amk olayı döndürdü dolaştırdı benim ona teklif etmeye zorladı
ama tuzağa düşecek de değildim
     *benim arkadaşım yok,kime niyet kime kısmet olayı olmasın,annenle baban müsait olunca eğer hala isterlerse gideriz
sinirlendi birazcık,benim teklif etmeyişime
-iyi tamam deyip çıktı gitti
ben kendimi salondaki halının üzerine attım,gülmekten
burcu aradı
-lan niye kabul etmedin teklif etmiş kız dedi
     *yoo teklif etmedi deyip durumu anlattım
o da krize girdi
-bekle sen kahkaha atarak
ben yine evden çıkmadan olacakları beklerken
tekrar kapı çaldı
açtım tuğba
-şey diyecektim
       *buyur
-annem aradı da akşam yemeğe gideriz diye yemek yapmadım dedi
       *hmm
hala teklif edemiyor ama yalan söyleme sanatına hayranım
-kadirle tuğbayı arasam gelirler mi ki acaba
       *bilmem sor istersen
-sende gel dedi utanarak ve bana bakmayarak
       *bilmem ki saat kaçta dedim
-ne o randevun mu var,sinir etme işte
       *iyi tamam gelirim dedim
görüşürüz bile demedi
çıktı gitti
ben odama geçtim
duvarda asılı olan
kocamaaaaaan tuğbanın resmine saatlerce baktım
gülümseyerek
tuğba kızmasın diye ona sormak yerine
burcu ve kadirden aldım
gideceğimiz yerin saatini ve detaylarını
o saate yakın hazırlandım
ama aşşağı inip gitmiyor muyuz artık demek
benim onun ayağına gitmem anlamına geleceği için
bekledim sadece
-aşçılar uyumadan gel istersen artık seni mi bekleyeceğiz mesajını yazdı
aşşağı inip
kapısını çaldım
hiç bana bakmadan yine herzaman ki gibi makyajsız
ama daha çok akşam giyilebilen
sade bir elbise ile çıktı evden
o önde ben arkada asansöre bindik
gideğimiz yere kadar konuşmadı
bende susmaya alışmaya başlamıştım zaten
4 kişilik rezervasyonumuz vardı diye girdik mekana
masamızı gösterdiler
garsonun içeceğimiz şeyleri sorması ile
-iki kişi daha gelicek onları da bekliyelim dedi tuğba
10 dakika kadar bekledikten sonra
ikimizin telefonuna da aynı anda mesaj geldi
bana kadirden
tuğbaya burcudan
-kusura bakmayın biz gelemeyeceğiz,size afiyet olsun
ters ters baktı bana tuğba
-sen mi planladın selim bunu
      *neyi
-gelmiyorlarmış
      *evet bana da geldi mesaj
-ne kadar hainsin yaa
burcu ile kadirin bizi yalnız bırakma düşüncesi yine benim götüme girdi amk
      *gerçekten haberim yok
-inanmıyorum
      *tuğba sana hiç plan yapmayacağımı söylemiştim,söz verdim ayrıca
-güvenmiyorum
      *ara sor istersen
-işbirlikçilerine de güvenmiyorum artık ben gidiyorum
      *nereye
-eve dedi ve kalktı
o önden yürürken
masada açılmış su olduğu için hesap vardır muhakkak diye
hesabı ödeme teleşındayken o çoktan dışarı çıkmıştı
arkasından önce biraz koştum
baktım çok sinirli artis artis yürüyor
20 adım mesafesinden onu takip ettim
apartmana geldik
o asansörle çıktı
ben merdivenlerden
o kadar üzgündüm ki
kadirle burcuyu arayıp olayı anlatmak bile gelmedi içimden
yine odaya geçip
tuğbanın resmine bakarken
gaiben -neden bana böyle yapıyorsun diye bir süre uzandım
onun resmine bakarken
hiç olmayacak bu iş umutsuzluğu bende bir kaç damla göz yaşına sebeb olmuştu
kapı çaldı
bir süre açmak istemedim
çünkü ağlamak beni rahatlatıyordu
ama kapı ısrarla çalınca
ağlamaklı olduğumdan alt dudağım  biraz daha dışarda açtım kapıyı
tuğbayı görünce
istemsiz bir kaç damla daha döküldü
elinde pizza kutusu
dilinde ise sadece özür dilerim vardı
önemli değil bile diyemedim ağlamaklı oluşumdan
-burcu aradı,çok üzgünüm,seni de aç bıraktım
      *yemek kimin umrunda ki
-aç kalman benim umrumda
      *bugüne kadar,tuğba yemezse ben de yemem derken beni hiç anlamamışsın
-hiç sordun mu peki bu kız neden yiyor artık diye
      *neden
-gerçekten umrumda olduğun için
      *kızma lütfen ama neden böyle yapıyorsun o zaman
-hadi pizzamızı yiyelim diyerek konuyu kapatmaya çalışmasına karşı gelmedim
içeri girdiğinde unutmuş olduğum çok önemli bir şey vardı
odamın kapısı
tuğba içeri baktı
refleks olarak önüne geçip kapı kolundan tutmaya çalışınca
bileklerimden tuttu
ve kapıyı araladı
ben kapının çerçevesine hapsolmuşken
o
aralıktan bakınca  gülerken çektiğim kocaman resmini
resimin yanında duran cam ile çerçevelenmiş fotoğraf makinamı
ve resimde yazan
SANAT HAYATIMIN ZİRVE ve SON FOTOĞRAFIDIR yazısını gördü............. b

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder