18 Ekim 2012 Perşembe

bir ölü bir yaralı var kalbinde -bölüm 13-

ve sürprizini beğenmişsindir umarım.
seninle birebir konuşmayı daha çok isterdim ama
bana vereceğin cevaplardan korktuğum için tek başıma yapmanın daha mantıklı olduğuna karar verdim
senin anladığın şeyler kadar benim de anladığım olaylar var
bana söylemiş olduğun bi kaç yalanın farkındayım
mesela sevgilinin olmayışı,ve normalde hiç yürüyüşe çıkmayan birisi olduğun
intikam olarak algılaman yanlış olabilir ama benim de sana karşı yalanlarım var
mesela benim de erkek arkadaşım yok
ne kadarını biliyorsun tam olarak bilmiyorum ama
ahmet hakkında az çok bilgiye sahipsin
şu hayatta onbinlerce kez kendime hayat devam ediyor dedim
ama hiç birisinde kendime inanamadım
o kadar çaresiz sevmişim ki onu 
uğruna öleceğim kişinin ölmüş olması
uğruma ölecek kişileri göz ardı etmeme neden oldu
onun arkasından gitmek bile çok mantıklı geliyordu
nitekim 5 kere denedim ama sadece ikisi biliniyor
o kadar çok üzüleceğim şey var ki
hangisine üzüleceğimi bile şaşırmış aptallıklarla geçip gidiyor hayatım
çok içten gülmeye çalışırken
çok derinde bir yerlerim acıyor hep
en çok dosta ihtiyacım olduğu zamanlarda bile
istemeden de olsa onları üzdüm sürekli kendi dertlerimle
çünkü onların da derdi vardı
kadir sağolsun burcuyu mutlu etmeye devam ettiği için
bir tek burcu kaldı beni dinleyen
burcu  3 denememde 
*napıyon kız diye aramasaydı ölmüş olucaktım zaten
seni sana anlatmak istemem ama
seni dünyalar iyisi bir karıkocanın
özürlü doğmuş çocuklarına bakmak zorluğunu yaşatmak istemiyorum
çünkü iki senedir yatalak bir kalbim var
omzunu bana vermek isteyenlerin içinde en ısrarcı sensin
bu da ufukta en çok üzülecek kişinin sen olduğunu gösteriyor
diğerler vazgeçti ve şu an muhtemelen çok mutlular
ben senin de mutlu olmanı istiyorum
belki doğum gününde bunları duymak hiç hoşuna gitmiyor ama
gerçekten nice mutlu yıllara olabilmesi için
bunları söylemem gerekiyordu
benim için değersiz birisi olduğunu düşünmeden önce
burcuya diğer erkeklere ve sana olan yaklaşımlarım arasındaki farkları sor
çok yalnızım selim
annemle babamla aynı odada otururken bile çok yalnız
yalnızlığım da sadece bir mezar içine girince geçicek gibi
bu da ne kadar sürer tam bilmiyorum
yaşadığımı tekrar yaşamak
ve yaşadığımı sana yaşatmamak için
lütfen sadece arkadaş olalım
arkadaşa ihtiyacın olmayabilir
hemde benim gibi bir arkadaşa ama
benim var
ve bunun için bir yalan daha söyledim
bilme hakkın olan
ben daha önce hiç yürüyüşe çıkmamıştım....
konuşma metni bu beyler
bunları söyledikten sonra kalkıp kamerayı kapatmış ki
bu konuşmayı tek başına yaptığı anlamına geliyor
diğerlerinin de gördüğünü pek düşünmüyorum
çünkü tarihe bakılırsa
dün gece yapılmış bir çekimdi
burcudan duyduğum kadarı ile de
sabah erkenden kalkıp
bununla uğraşmış hazırladıktan sonra buluşmuşlar
erkek arkadaşı olmadığına mı sevineyim
arkadaş olalım dediğine mi üzüleyim bilemedim
ama kızın da bana karşı duyguları olduğundan emin olmuştum
yoksa niye bu konuşmayı yapmış olsun ki
belli ki
onun da bana karşı az da olsa duyguları vardı ama
hem beni hem kendini üzmekten korkuyordu
bu tabiki benim düüşncemdi
kızın gerçekte ne düşündüğünü bilmem imkansızdı
düşünmekten bitap olmuş beynimi dinlendirme ihtiyacım vardı
ama bu düşünme zarfında tuğba ile olan
diyaloğumun nasıl devam edeceğine bir an önce karar vermeliydim
tabi ki
o arkadaş olalım deyince hemen duygularım bitecek
onu arkadaş olarak sevmeye başlamayacaktım
ya eskisi gibi devam edicektim
yada onun olmamı istediği gibi arkadaş olarak davranacaktım
ama arkadaş olmanın 
kızın bu beni sevmiyormuş
bak hemen bıraktı diye düşünmesi gibi
bir dezavantajı vardı
kendi kendime onun yaptığı gibi bende konuşmaya başladım
-olm selim  bu kızdan arkadaş olur mu?
kalp-bi siktir git amk adını her söyleyişinde patlayacak oluyorum
beyin-bi siktir git amk her aklına getirişinde ondan başka tüm konularda embesile bağlıyorum
göz-hadi amk bitir şu askerliği de görelim onu
olmuyordu anlayacağınız
aradım kadiri
-ne yapıyorsunuz durum ne tuğba gitti mi?*gittiler burcuyla
-nasıldı?*                               *çok heyecanlıydı,web kamerasını o kapattı elleri titriyordu
-ben çok fena seviyom bu kızı kadir?     *bence o da seviyor selim
-nerden biliyorsun?                      *amk 4 senedir burcu yapmadı bana böyle bişey
-lan oğlum kız dibinde zaten,nasıl yapsın    *o ne demiş moruk onu göstermedi bize
-o da kutlamış farklı bişey yok          *tamam burcudan bişey duyarsam anlatırım sana
-iyi tamam haber ver mutlaka akşam ararım ben seni *hiç sormucan mı amk işler nasıl diye
-sokturtma işine şimdi hadi eyv          *allahın aşığı eyv. dedi
kapattık telefonları
başladım kara kara düşünmeye
arayacak oldum ama
burcu yanındadır diye aramadım
akşamı beklemek en doğrusuydu
böylece biraz daha düşünmek için zamanım olucaktı
akşam oldu yine arayamadım
ertesi gün oldu yine arayamadım
ne diyeceğimi bilmiyordum amk
kadiri aradığımda o da bi bok öğrenememiş burcudan
allahtan tipsiz vardı da onun saçma sapan geyiklerini dinliyordum
-lan selim ne boktan bi hayat yaşıyoruz farkında mısın dedi
-öyle öyle dedim
-siklemiyeceksen konuşmayalım amk dedi
-konuş sen dinliyorum dedim
-hergün ne kadar yanlış adımlar atıyoruz,bir adım sağa atmak insanı zengin de edebilir,aşıkta
ölü de,sakatta,bence mutsuz insanlar adımlarını sürekli yanlış atmakta ısrar ettiği için böyleyiz dedi
-mutlu insanlar da hep doğru adımlar mı atıyor diye sordum
-orda işler çok karışıyor işte dedi
-nasıl karışıyor diye sordum
-düşünsene ülkede milyonlarca insan yaşıyor,ve bu insanları yönetmek için sürekli birileri aday oluyor
sadece birimizin değil,bir birçoğumuzun oyunu alan başa geçiyor ve yetkisi olan kişilere kararlar aldırıyor
ama az oy alan kişinin her zaman için bu ülkeyi daha iyi yöneteceği düşünülüyor

bu kararlar bazen fakirleri bazen zenginleri mutlu ediyor,
mesela adam zamanında başa geçmiş kanun çıkartmış
benim bacıma tecavüz eden  bir orospu çocuğunu, öldürtmeyen bir kanun ve hiç birşey yapamıyorsun
neymiş insan haklarıymış falanmış filanmış,aslında yapılacak tek şey
o kanunu koyanların sevdiklerine tecavüz edip verilen cezayı ne kadar beğeneceklerini seyretmek
-sen aşmışsın moruk olayı dedim
-olaylar bizi aşıyor selim,bak eleştiri yapabiliyorum konuşabiliyorum ama sadece konuşmakta kalıyorum,
-siktir et bu konuları,senin kızdan haber var mı dedim
-sapıklık yapıyorum şu aralar dedi
-nasıl lan dedim
-arıyorum,alo diyor,kendimden geçiyorum,kimsiniz diyor,susuyorum ama salak değildir herhalde nefes alışımdan ben olduğumu anlıyordur dedi
-yuh amk nasıl anlasın nefes alışından kim olduğunu sen ayrı bir ırktan mısın diye sordum
-o anlar moruk biliyor şu an askerde olduğumu ve bu ilin telefon konudunu da biliyordur,çünkü her arayışımda ben kapatmadan kapatmıyor
kızmıyor,küfretmiyor biz mutluyuz böyle dedi
-lan olm madem kızmıyorsa konuşsana dedim
-ne diyecem ki amk dedi
-onu ben bilsem ben arar konuşurum zaten dedim
-kusura bakma ama sen valla benden de salaksın dedi
-ben ne diyecem amk arkadaş olalım diyor dedim
-ulan salak kız bana arkadaş olalım dese onunla arkadaş olarak ölmeye bile razıyım ben dedi
-olm o kadar abartma,ağzın laf yapıyor senin,bir yolunu bulup arkadaş olabilirsin dedim
-ah amk ahhhh onun karşısında konuşabilsem zaten
-ooo anladım seni aynı dert bende de var dedim
biraz daha muhabbet ettikten sonra
allem etti kallem etti
sen ararsan bende arar konuşurum
vay konuşursun
vay konuşamazsın derken beni kandırdı amk
ilk önce onun konuşması koşulu ile kabul ettim
tamam amk dedi
geçtik telefon kulübesinin yanına çevirdi numarayı
kız yine alo alo diyor
kıpkırmızı oldu lavuk
zaten kendimi zor tutuyorum gülmeyeyim diye
bir de bir lafı ağzından çıkarabilmek için
sıçarcasına ıkınınca krize girdim
eliyle seni de görcez dercesine işaret yaptı
ve sonra alo diyebildi
kendisini de
-şeyyy,vardımya hani,işte sana şey yapıyordum,hmm asılıyordum ordayken
kız numaramı nasıl buldun diye sormuş olucak ki
-kendin hakkında bilmediğin bişey varsa bana sorabilirsin dedi
sapıklıkta son nokta amk
hay amk kapattı diyerek o da koydu ahizeyi yerine
-amk selim senin yüzünden gaza geldim sıçtık galiba dedi
-yok olm iyi yaptın bilsin en azından kız dedim
-hayırlısı be çavuşum sıra sende biraz da ben güleyim dedi
benim için aslında korkulacak pek bi durum yoktu
çünkü daha önceden konuşmuşluğumuz ve araşmışlığımız vardı
hadi hadi diye gaza yüklendi tipsiz
çevirdim numarayı
-selim*evet benim
-daha erken ararsın diye düşünüyordum*bende dedim
tipsiz tırnaklarını yiyor heyecandan
-nasılsın*iyiyim sen nasılsın?
-izledin mi videoyu*evet
sessizlik 30 saniye kadar sürdükten sonra
-bişey söylemeyecek misin*kim olarak?
-kim olmak istediğini biliyorum ama beni anlamışsındır umarım*anladıklarımın beni mutlu edeceğinden emin misin?
-senin için en iyisi olacağını düşünüyorum*bende sadece seni düşünmeye başlayalı uzun zaman oldu
yine 1 dakika civarı sessizlikten sonra
-böyle olucaksa görüşmeyelim lütfen deyip telefonu ben bişey demeden kapattı
tekrar aradım
-görüşürüz deyip ben kapattım
bu konuşma biraz moralimi bozdu
çünkü arkadaşlık konusunda ısrarcı gözüküyordu
ve benim diğer seçeneği seçmemden hiç hoşlanmıyordu
biraz ben tipsize kızdım
biraz da o bana kızdı
birbirimize gaz verdiğimiz için
askerliğin geri kalan günlerinde
aradığım kişiler listesi
annem-kadir-kardeşim alpten ibaret kaldı
tuğba da beni hiç aramadı
nihayet yine sürpriz bir teskere alımı ile
istanbula dönmeden önce tipsize
telefon numaramı ve adresimi verdikten sonra
istanbula yolunun düşmesi durumunda beni ziyaret etmesinin zorunluluğunu anlatıp
onunla vedalaştım
kadire de haber vermemiştim
ama ilk iş olarak annemi ziyarete gittim
evde babamın da olduğu akşam üzeri
yine babam tarafından siklenmeyerek ama siktir de edilmeyerek
ziyaretimi tamamlayıp
kadire sürprizle dükkana geldim
ve burcuya geldiğimi söylememesi konusunda uyardım
çünkü burcu geldiğimi tuğbaya söyleyebilirdi
kadirle 3 5 geyik sonrası
eve geçtim kimselere görünmeden
sabah yapmam gereken ilk iş
erkenden kalkıp
tuğbayı görmek olucaktı
ama tuğba havanın çok güzel olmasına rağmen yürüyüşe çıkmadı
daha önce söylediği gibi
yürüyüşe çıkmasının sebebi de galiba bendim
ve o benim istanbulda olduğumu bilmediği için inmemişti
tuğbayı o kadar özlemişken
onu görememek çok üzücü olduğu için
aşk beni planlar yapmaya itti
belki pek mantıklı değil ama
o gün apartmana 20 kere girip çıktım
çoğu zaman boşa
bazılarında markete
bazılarında manava derken
her seferinde de merdivenleri kullandım ki
belki tuğbanın annesi veya babası görür de böylece tuğbanın da haberi olur diye
durup dururken
-selaaam ben askerden geldim diye kapılarını mı çalıcaktım amk
görmediler beyler
20 kere girdim çıktım ama kimse görmedi onlardan
tuğbaya söylemek istediklerimi söylemek için onun bana gelmesini beklemem lazımdı
ertesi gün yürüyüşe çıktım
yine gelmeyince anladım
sadece benim için yürüyüşe çıktığını
gerçekten dediği gibi önce burcuya yürüyüşe çıktığı yalanını uydurmuş
burcunun bana söyleyeceğine emin olduğu için de planı tutmuş
son çare olarak burcuya söylemek zorunda kaldım geldiğimi
o da sağolsun hemen yetiştirmiş
ertesi gün kalktığımda da teyit etmiş oldum
çünkü tuğba da kalkmıştı
apartmanın 50 metre ilerisinde yan yana yürür olduk ama
konuşmadan
o bana bakmadı ben ona ama yanyanalığımız devam etti bir süre
dayanamadı dönüş yolunda asansörde iken
-ne zaman geldin          *2 gün önce
-neden haber vermedin     *telefonu kapatış şeklinden dolayı,pek haberdar olmak istediğini düşündüm
-özür dilerim sana derken kendim yaptım*önemli değil aynısını bende yapmıştım
-görüşürüz                *ben sadece yürüyüşlerin asansör kısmında konuşmak istemiyorum tuğba
-görüşürüz selim          *bir saniye...
desemde gitti
eve çıktım
duş aldıktan sonra
kapı çalındı.tuğba
-annem kahvaltıya seni çağırıyor müsaitsen         *önce biraz konuşabilir miyiz
-şimdi olmaz gelicek misin?                        *önce konuşmak istiyorum
-selim şimdi olmaz diyorum                         *o zaman öğlenden sonra konuşalım
-ne hakkında konuşacağız                           *sana olan cevap hakkımı kullanacağım
-selim duymak isteseydim kameradan değil direk sana söylerdim *size afiyet olsun o zaman,ben kendim yaparım kahvaltıyı
-sen bilirsin deyip indi aşşağıya
hassiktir annesine ayıp olurdu lan inmesem
indim amk
kapıyı tuğba açtı
-ne oldu şekerin mi bitmiş?diye sordu dalga geçer gibi
-hayır tam doyamadım da onun için geldim
-ne kadar açmışsan artık dedi
-midemin bir sınırı var ama gözlerimin yok maalesef deyip uzunca gözlerine baktıktan sonra,
 onu görmeye doyamadığım
iğnesini usulca ona batırıp içeri geçtim
hemde buyur edilmeyi beklemeden
ooo selim hoş geldin
diye karşıladılar beni
sanki evin oğluyum
buyur etmeler
nasıl olduğuma dair sürekli sorularla
ilgi manyağı oldum
annem de kusura bakmasın ama galiba daha iyi ağırlanıyordum
tuğba benimle hiç konuşmadı
asık suratı da pek gülmedi
kahvaltı sonrası yukarı çıktım
bir saat sonra da tuğba elinde fotoğraf makinamla geldi
uzattı almadım
-alsana şunu*konuşmadan almam
-selim çok uzatıyorsun artık arkadaş da olmak istemiyorum*bende istemiyorum senin arkadaşım olmanı zaten
-iyi güle güle o zaman deyip makinayı yere bırakarak gidecek oldu
tuttum kolundan
-burda bağıra bağıra derdimi anlatayım mı yoksa benimle konuşacak mısın dedim
-bıraksana gerizekalı mısın birisi görücek dedi
-o zaman sende dinleyeceksin dedim
-ya istemiyorum diyorum anlamıyor musun dedi kolumdan sıyrılıp gitti
bu birazcık zor kullanışım bana çok pahalıya patladı
1 hafta boyunca bir kere bile göremedim
çünkü hiç aşşağı inmedi
yazdığım mesajın hiç birisine cevap vermediği gibi
telefonunu da kapattı
tam bittim ben mahvoldum derken
babası imdadıma yetişti
ben yine sabah yürüyüşüne kalktığım sırada
beni gördü
-selim nasılsın*iyiyim siz nasılsınız
-iyiyim hamdolsun nasıl işler*pek gitmiyorum dükkana
-sende haklısın yeni geldin askerden dinlen biraz*evet öyle yapıcam
-balığa gider misin hiç    diye sordu
balıkla olan ilişkimi hemen anlatayım
kavanoz akvaryumdaki suyu boşaltsam bile içindeki balığı iki elimle yakalayamayacak kadar kabiliyetsizim balık tutma konusunda
ama ulan belki tuğba da gelir diyerek
-evet çok severim ama hiç fırsatım olmuyor*pazar günü gidecem gelmek istersen dedi
-tamam ben hazırım şimdiden*iyi olta takımın var mı
-var var dedim daha önce gitmiş görüntüsü vermek için
babası gittikten sonra
direk av malzemeleri satan adama koştum
dayı bana balıkla ilgili ne varsa ver dedim
-hangi balığı yakalayacaksın dedi
ben nerden bileyim amk herhalde galata köprüsünde yakalayacağız diye
ona uygun takımlar aldım
bana göre balık tutmak  oydu çünkü
her seferinde önünden geçerken balık tutan insan profilime onlar giriyordu
cumartesi akşam sabah 5 de gidicez selim dedi
peki dedim
sabah erkenden kalkıp
tuğbanın da gelmesini umarken
gelmeyeceğini anlayınca moralim bozuldu
elimdeki balık oltalarını boşuna getirmememi söyledi
çünkü tekne ile balığa çıkacak mışız
eve geri dönüp
bana da getirdi
tekne babasının mış
bir arkadaşı ve onun oğlunu da aldık
bindik tekneye
vardık avlayacağımız yere
ben onlar nasıl yapıyor diye bakarken
oltaları karıştırdım
kazara tutulan balıktan iğneyi çıkaramadığım için
babası yardım etti
ama hiç hor görmediler
yardımcı oldular
tekrar karıştırdım tekrar yardım ettiler
misinaların amına koydum ses çıkarmadılar derken
baya da balık tuttuk,daha doğrusu tuttular
benim mide bulanmaya başladı
kendimden geçme evresinde
beni düşünerek geri dönmeye karar verdiler
ben eve geldim pert oldum
hala sallanıyordum amk
eve çıktım yattım
zaten sabah erken kalkmıştım
akşam saat 7 ye kadar uyumuşum
kapı çalındı
tuğba elinde bir tabak balık ve salata ile geldi
bana uzattı
-ben yemeyeceğim dedim
-ben de mi yemeyeyim dedi
-özür dilerim geçen gün için dedim
-elim koptu alsana şunları dedi
aldım tabakları elinden
-bi saniye bırakıp geleyim diye içeri geçtim
geri döndüğümde gidiyordu
koştum yalın ayak arkasından
-babanı hergün balığa götürmeye zorlama beni lütfen dedim
-çok anlayışsızsın selim
baktım olacağı yok taktik değiştirdim
-tamam arkadaş olmak istiyorum seninle dedim
-geç kaldın bence dedi
-ben yürümeye devam edicem ama dedim arkasından
ertesi gün onunda kalkması umudu ile yattım
ben önden yürüyüşe çıktığımda  o da geldi
ama ben yanında yürüme çabasına girince hızlanıyor
ben hızlanınca yavaşlıyordu
yani yanında yürütmüyordu
yine peşinde yürürken
her halinden kafasının trilyon olduğu belli olan
bir tinerci yada balici genç
elini uzattı para için
para ver diyecek kadar bile takati yoktu
10 lira verdim
devam ettim yoluma
10 gün boyunca peşinden yürüttü beni tuğba
bu on günde sanırım 4 defa aynı tinerci genci aynı yerde
benden para istedi
her seferinde de yanımda para götürmeye başlamıştım artık
tuğba her seferinde benimle aynı asansöre binmemeye ve benimle yanyana yürümemeye dikkat ediyordu
çoğu zaman günaydın deyişime bile cevap vermiyordu
yine o önde ben arkada konuşurken
tinerci çocuk elini uzattı
pek umursamadım ve ellerimle eşofmanın cebine vurdum boş olduğunu anlatmak için
bir kaç adım attım ki
cebime elini sokmaya çalıştığını gördüm
elini çekip ittirdim biraz
-para ver lağn dedi
-yok üzerimde bugün dedim
boş boş suratıma baktı
bende önüme dönüp yürümeye devam ettiğim sırada
arkadan
-nasıl yoğ lağnnnn diye bağırdı
önce karnımda bir sıcaklık hissettim
elimi oraya atıp yere eğilirken
sol kürek kemiğimin altında bir tane daha
noluyor amk derken
bunun cevabını ellerimdeki kandan aldım
ortalıkta bi kaç bağırış duydum önce
sonra bıçaklandığım yerin üzerine kıvrılmış yerde yatarken
tuğba çevirdi beni
çok kalabalıklaştı etrafım
herkes bişeyler diyordu ama
ben sadece tuğbanın dediklerini seçebiliyordum
önce bağırdı selim diye
sonra yalvardı ölmemem için
-iyiyim diyebilmek için konuşmaya çalıştığımda
farkettim ki nefes almak bile karnımdaki delikten dolayı
müthiş acı veriyordu
kanın beni tutuyor oluşundan dolayı
tüm vücudum halsizleşti
gözlerimi bile açamaz hale geldiğimde
tuğbanın parmakları göz kapaklarımdaydı
öyle güzel öyle içten bakıyordu ki bana
hep öyle
yaşamla ölüm arasında kalmak istedim
ne kollarımda can kaldı kanayan yerime bastırabilecek
ne de boynumda takat başımı kaldırabilecek
en son hatırladığım
lütfen ölme diye bana sürekli yalvarışlarıyla
tuğbanın beni suratımın her yerinden öpmesiydi
bir eli boynumun altında
bir eli karnımdayken
kafamdan tuğbaya
-illaki ölmem mi gerekiyordu beni sevmen için demeyi o kadar çok istiyordum ama
söyleyebilmek için de çok büyük bir acıya katlanmam gerekiyordu
yarım yamalak söylediğimi hatırlıyorum
en son onun ellerinden sedyeye alınırken
onun üstünün hep kan oluşunu görünce
-seni de mi bıçakladılar diyecek oldum ama diyemedim
hastaneye kaldırılmışım
o kadar lokal uyuşturucuya rağmen
öküz gibi böğürdüğümü hatırlıyorum
5 er dikiş atarlarken
her bağırmam da aynı şiddette bana acı olarak dönüyordu
bıçaklanacağınıza ölün amk kesin daha iyidir
ama bıçaklanmam benim için milad oldu beyler
ilk önce babam affetti
ziyaretime gelerek
daha doğrusu taburcu oluncaya kadar hiç hastaneden ayrılmayarak
ama en önemli konu ise
tuğbanın benim için 2 sene sonra arabaya binmiş olmasıydı
sevgilisinin trafik kazasından sonra ölmüş olduğu andan itibaren hiç bir arabaya
binmemiş olan tuğba
benim peşimden taksi ile hastaneye gelmişti
ve bu benim için yaptığı şeylerin sadece küçük bir başlangıcıydı
biraz kendime geldiğimde ziyaretçiler listesine o da girmiş
ve odama geldi
önce baktı biraz
hiç birşey söylemeden yanımdaki sandalyeye oturdu
merhaba dedim
gülümsedi önce sonra büktü dudaklarını üzülerek
gözlerinde ki yaş dolması kalbimi ekşitti
-tamam geçti artık dedim
-yürüyüşümüz yalanlar üzerine kurulduğu için mi böyle oldu selim diye sordu
-evet galiba öyle oldu dedim.konuşurken zorlanıyorum hala her kelimede dikiş ağrıyor zaten
sırtımda da olduğu için bir garip yatıyorum amk yatakta
-çok korktum dedi
-ben çok mutlu oldum dedim
-bıçaklanmaktan mı dedi
-evet bahanem oldu seni görebilmek için dedim
-hala bunları mı düşünüyorsun,arkadaş olamayacak mıyız selim diye sordu
-seninle arkadaşlığımız yalanlar üzerine kurulmuş olmaz mı,arkadaş olursak diye sordum
-bunları şimdi konuşmayalım geçmiş olsun diyerek kalktı
o giderken
-illaki ölmem mi lazım beni sevmen için tuğba dedim
cevap vermedi ve çıktı
hergün ziyaretime geldi
her ziyaret saatinde önce başkalarının girmesine izin verdikten sonra
kendisi de girdi
eğer zaman daralırsa diğerleri varken girip
geçmiş olsun nasıl oldun diye sorarak gitti
amk onun geleceğini bildiğim için
tüm ziyaretçilerimi siktir edesim geliyordu ziyaret saatlerinde
hadi gidiyoruz deyip
çıkardılar hastaneden
kadirin babası ali amca inat etti seni eve götürecem diye
-ya ben kendi evime gidecem desemde
-derdini babana anlat,bana eve götürmemi söyledi dedi
-kendisi niye gelmemiş o zaman ali amca dedim
-onu da kendisine sor,zaten başına bişey gelmese hiç görüşemeyecez seninle diye dalga da geçti
-dükkana gelsen görürdün dedim
-çok geldim de denk getiremedik seni dedi
velhasıl kelam eve attı beni
annem ilgilenecekmiş
yalvardım yakardım
bırak kendi evime geçeyim diye
iyileşmeden olmaz dedi kabul ettiremedim
annemlerin yanında kalmam demek tuğbayı göremeyeceğim anlamına geldiği için
annemle tartışmayı kavga boyutuna getirip
ikinci gün sonunda ben iyiyim diyerek kendi evime geçtim
ayaktayken karnımdaki dikişe baskı olduğu için acıyordu
bir de sol kolumu kıpırdattığım zaman geriliyordum
tamamen manyaklıktı aslında
annem de bu manyaklığın farkında olduğu için
onun tüm kalbini kırışıma rağmen
benimle eve gelip
yemeğimi ve yatağımı hazırlamaya devam etti
tuğbaya mesaj yolu ile eve geçtiğimi söyledikten 5 dakika sonra annesi ile beraber ziyaretime geldi
benim annemle ev sahibim olduklarını söyleyerek tanıştılar
ve yapabilecekleri bişey olursa haberdar olmak istediklerini söylediler
annem biraz da benden şikayetçi bir şekilde
-ne yaptık ettik evde durduramadık,tutturdu burda kalıcam deyince tuğbanın bana bakışını görmeniz lazımdı
bir süre sonra kendi işlerimi kendim yapabilir hale geldim
ve böylece annem daha az gelmeye başlamış oldu eve
ama tuğbanın annesi hiç sketirmeden 3 öğün yemek taşıdı durdu

tuğbanın eve o kadar gelip gitmesine rağmen hiç bir şekilde yaklaşımda bulunamamıştım
ne zaman ki ikimiz arasındaki konuyu açmaya çalışsam ya kaçıyor yada cevaplamıyordu
bu arada ben yine ev kirasını ödemeyi unutmuştum
kadirden bir zarf içinde kira bedelini getirmesini istedim
tuğba geldiğinde
ona uzattım
-sonra verirsin dedi
-bu zarfı al yoksa evinden çıkarım tuğba dedim
-tehdit ettiğinin farkında mısın dedi
-hakkın olanı almanı istiyorum dedim
-hakkım olanı bana kaderim verememiş sen mi vericeksin?diye sordu
hep de damardan giriyor ne diyeceğimi şaşırtıyor bana
-tövbe de o nasıl laf dedim
-ne tövbesi?neye tövbe?kime tövbe?ben miyim tövbe demesi gereken yoksa sevdiğimi benden alan mı?diye sordu
buyur burdan yak kız başına gelenlerden dolayı inancını da kaybetmiş
ben susmuşken
-tövbeymiş deyip sahte gülümsedi
-seni de anlıyorum ama bence yanlış yapıyorsun böyle konuşarak dedim
-inancını kendine sakla,ben artık inanmıyorum dedi
kalktı gitti
bende yavaş yavaş kendime gelmeye
dışarı çıkıyor olabilmeye başladım
tuğba eve gelmiş
ben kapıyı açamayınca meraklanmış bana bişey mi oldu diye
aradı
-efendim*eve gelmiştim de açmayınca bişey oldu sandım
-hava almak için dışarı çıktım,dükkana geldim şimdi oturuyoruz kadirle*iyi tamam görüşürüz
-işin var mı bugün*yok hayırdır
-sinemaya gidelim mi?*hayır
-bişeyler içmeye*hayır
-yemek yemeye*hayır
-devam edeyim mi yalvarmaya*selim konuşmuştuk bu konuyu
-ha pardon benimle sinemaya gelir misin arkadaşım*hayır
-ohooo nasıl olcak böyle *kusura bakma
-kendimi mi bıçaklattırayım tekrar*lütfen diyorum
-ısrar ediyorum,başıma bişey gelmeden de seninle görüşmek istiyorum,yalan olmadan,plan olmadan*kendini bilerek bıçaklattırdığını düşünmeye başlıyorum
-eğer çözüm olucaksa güzel fikir verdin,gerci biraz acıtıyor ama olsun*iyi tamam
-vallaha mı ne zaman?*ne,ne zaman?
-sinemaya ne zaman gidiyoruz?ben nerden bileyim,çağıran sensin
biletleri ayarladım
mesaj olarak seans saatini yazıp müsait olup olmadığını sordum
tamam ile cevapladı
evlerine gidip kapıyı çaldım
annesi o kadar mutluydu ki
-hazırlanıyor oğlum bekle biraz dedi
yine her zaman olduğu gibi sıfır makyajla geldi
merhaba-merhaba da kaldık bir süre
hangi filmi izleyeceğiz diye hiç sormadı
tek geçen konuşma
-mısır yer misin*hayır
-bişey içer misin*hayır
ikisine de bende yemiyorum o zaman diyerek tepki koydum
sinema çıkışı biraz oturalım mı dedim
*hayır,eve gitmem lazım diyerek cevap verdi
evde de ne yapıyorsa artık bir türlü doyamadı eve
ama tabiki bu sitemimi ona belli etmedim
 onu evine bırakırken
-yarın da şuraya gidelim mi diye sordum yolda
-bakıyorum da iyi alıştın hayır dedi
-neden kötü zaman mı geçirdin bugün dedim
-selim her gün hergün bir yere mi gidicez dedi
-ben öyle düşünmüştüm dedim
-kusura bakma dedi ve sustu
sonra büyük bir kavga başladı
-niye gelmiyorsun
                           *gelmek zorunda mıyım selim??rica ettin geldim işte,neden hep daha fazlasını istiyorsun
-ölür müsün gelince,yiyor muyum seni,çıktın gezdin işte rahatladın biraz fena mı oldu
                           *sanane benim rahatlamamdan,
-senin neyin banane değil ki?
                           *bak hala aynı şeyi yapıyorsun,söyleme böyle şeyler arkadaş olucaz dedik sadece
-arkadaş falan olmuyorum seninle,olamıyorum daha doğrusu,mezardan çıkıp gelse arkadaş olalım dese sen kabul edebilir misin
                           *ben sevdiğimi bir kere görebilmek için neler yaptığımı bilsen şu an utancından susuyor olurdun
-tek sen seviyorsun dimi?tek sensin aşık olan?aşkı bi tek sen biliyorsun.
                           *ya ben öyle bişey mi dedim salak salak konuşma
-salak olan sensin,anlamıyorsun,görmüyorsun,
                           *neyin peşindesin selim?istemiyorum diyorum bunu göremeyen sensin,hala onu seviyorum diyorum bunu anlamayan da sensin
-son sözün bu mu?     
                           *son söz hakkı veriyorsan bu
-ben gidiyorum o zaman
                           *sen bilirsin
-bir daha gelmiyecem ama
                           *sen bilirsin
-hiç üzülmeyecek misin
                           *hayır
-bıçaklandığımda öyle demiyordun ama
   
 bir adet tokat,sinirli bir bakış
-keşke ölseydim,belki öldükten sonra sevildiğimi görürdüm
                          *öl zaten sende öl herkes ölsün,ölen kurtuluyor,illaki beddua mı edeyim,ben ölürüm de beni anlarsın diye
-ben seni anlamıyorum mu dedim tuğba,seni seviyorum dedim
                         *hayır demedin
-nasıl demedim
                         *bana hiç seni seviyorum demedin
-dedim ya az önce
                         *hayır deme lütfen,onu derken cevap alamayacağını bilmek çok üzücü,ben her gece dedim ama kimse cevaplamadı
-beni üzme o zaman
                         *birbirimizi çok üzeriz selim
-ben böyle de üzgünüm ama
                         *lütfen
-lütfen
                         *yapamam
-zor olmuyor mu beni severken böyle davranmak
                         *seni sevdiğimi nerden çıkardın
-hala burda oluşundan
                         *gidiyorum o zaman
-gidersen durumu kurtarırsın,diğer tüm yaptıkların seni ele veriyor
                        *tamam bundan sonra bişey de yapmıyorum
-hala burdasın
                        *rest selim sen kaybettin(diyerek restime rest çekmiş oldu)
yürümeye başladı sırtını dönerek
tuttum yine kolundan
birazda zorlayarak aldım elini kalbimin üzerine
-senin restin benim kalbimi kapsamıyor,son günüme kadar son kozum olarak hep sende kalıcak,istersen sev istersen sevme
ama senin için attığını hiç unutma dedim
bu olaydan sonra onu uzunca bir süre hiiç göremeyecektim
teyzesinin yanına ankara gitmişti çünkü
gitmesine anlam veremeyen annesi benimle konuşma ihtiyacı duydu
müsait olup olmadığımı sorduktan sonra içeri geçip
bana bir anakız arasındaki tüm sırları şöyle anlattı
-sence umrumda mısın selim?yada kızımdan başka umrumda olan birisi var mıdır?
neden mi iyi davrandım sana?bilmediklerin için
kızımın sana söyleyemeyip benimle paylaştıkları için
onu arasıra da olsa güldürebilen , mutlu edebilen olduğun için
onda tekrar heyecanı gördüğüm için
geceleri seninle yürüyebilmek için saati kurarken ki tebessümü için
ah oğlum kopardın canımı,gelme dedi bana
selimi çok üzüyürum anne dedi giderken......

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder