8 Ekim 2012 Pazartesi

bir ölü bir yaralı var kalbinde -bölüm 7-


ilk önce karşıya geçmeye karar verdik
vapurlar herzaman ideal çekim yerleri olduğu için manzaraya nazır oturdu burcu ve kadir
ilk başlarda mankenlik konusunda çekingen ve tecrübesiz gözükselerde
bi kaç komutla film afişi aşıkları olabilecek seviyeye geldiler
ben bi kaç resim aldıktan sonra burası tamamdır diyerek üzerlerindeki gerginliği alıyordum
tabi bu arada çektiğim tek resim onların ki değildi
enteresan gözüken
kareler yakalamayı da ihmal etmiyordum
vapur kısmı tamamlanırken
kendime verdiğim sözü unutarak tuğbaya dalmışım
ona dalışım demek onun neler yaşamış olabileceğini düşünerek aslında ona üzülmek demekti
çok sevdiği birisini kaybetmiş
mutlu olmaya çalışan ama bakışları ile mutsuzluğu aşikar olan
burcu ve kadire her bakışında kendisi ve ölmüş sevgilisini gözünün önüne getirdiğinden emin olduğum bir dünyalar tatlısı
acı çeken bir meleğe bakıyordum
ki onun bu hali bana yeni fikir verdi çalışmam için
bundan sonra hem burcudan hem kadirden beraber verdikleri pozları tek başlarına vermelerini de isteyecektim
beraberken ne kadar mutlu gözükebiliyorlarsa resimlerde
yalnız ken de o kadar mutsuz olmalarını istedim
deklanjöre basıncaya kadar tabi
ben burcu ve kadir arasındaki arkadaşlık sebebi ile çekimler çok zevkli geçiyor
kadir ve burcunun bazen şımarık poz vermeleri sonucu tuğba da sıkılmıyor
onların haline gülüyor eğlenebiliyordu
benim üzerimdeki tuğbaya olan çekingenlik devam ettiği için
onunla konuşamıyordum ve işimi yaparkende çok ciddi gözüküyordum
her mekan sonrası kadir ve burcuya makinayı verip kendilerini görmelerini sağlıyordum ki
bir dahaki pozda kendi hatalarını görerek daha dikkatli olsunlar
içimden tuğbaya senin de resmin çekmeyi çok isterdim demek geliyordu hep ama
ters tepki vermesi ile tüm günümün bok olacağını bildiğim için sadece sustum
vapur sonrası haydarpaşa garında istediğim resimler
kadıköyün iç sokakları ordan adalar adalarda fayton derken zaman hızla ilerliyor
ve hiç kimse ben yoruldum demiyordu
yorulmayı bırak saat öğleni hayli geçmiş olmasına rağmen kimse acıktım bile demiyordu
adada son çekimlerimi yaparken
burcu ve kadir iyice cıvıtmış saçma sapan resimler vermeye başlamıştı
tüm bunları yaparken tuğbayı çok eğlendiriyor oluşlarından ve
bana onu gülerken görme şansı verdiklerinden dolayı tamamen sessiz kalıyor
ve eğlenceyi daha ileri taşıyabilmek için tüm şebekliklerini resimliyordum
onların istediğim pozu vermelerini beklerken
yere oturdum
-yoruldun mu diye bağırdı burcu
onlara bakarak gülümsedim sadece
-bırak da biraz tuğba çeksin dedi
refleks olarak hemen boynumdan çıkardım makinanın askısını
ona bakarak makinayı uzatsam olmaz diyeceğini tahmin ettiğim için
bakmadan ona uzattım
-yapamam ki dedi
bunu derken tek eliyle almaya çalıştığı için
makinanın zoom kısmı aşşağıda kaldı biraz
-ne kadar ağırmış dedi
ben hala konuşamıyorum amk
lan evet de ağırdır de
şöyle tutulur  de
makinanın ezbere bildiğin özelliklerini say
de bişeyler amk ama yok
tık yok bende
hayat büyük umutlarla aşkı transfer etmiş kalbime
sürekli de orta açıp duruyor kafama kafama ama ben hep ıska geçiyordum
çekti bir tane fotoğraf
-nerden görebiliriz resmi dedi
ayağa kalkıp
-şu tuşa basarsan diyebildim sadece
burcu koşarak geldi bende bakıcam diye
kadir de yanıma yaklaştı
kıs kıs gülüyor yavşak
kulağıma eğilip
-neden kıpkırmızısın lan sen dedi
-güneş çarpmıştır dedim
-ben o güneşi biliyom dedi
-kız bana bişey deyince fenalık geçiriyorum tansiyonum çıkıyor mu iniyor mu onu bile anlamıyorum dedim
biz kadirle ufak bir kaçamak konuşma yaparken
burcu da bizim resimlerimizi çekmeye başladı
onlarda yorulmuş olcak ki
hafiften  bir yere oturdular
burcu ve tuğba kendi aralarında konuşurken
biz de kadirle geyiğe devam ettik
-pederden haber var mı dedi kadir
-şirkete gittim görüşmek istemedi bende zamana bıraktım dedim
-bir iş bulalım mı sana dedi
-yok olm ne işi dedim
-gir bir yere çalış.annen halini görür belki affederler dedi
-affetmezlerse bir planım var merak etme dedim
-ne planı lan dedi
-zamanı gelince görürsün,acıkmışlar mı bir sorsana dedim
-kızlar selim acıkmışlar mı diye soruyor dedi
olaya beni kattığı için küçük harflerle
-sen benden daha yavşaksın olm dedim
-burcu neden kendisi sormuyormuş deyince iyice utandım
ulan böyle bir acı yok amk
yüzümdeki sakalların  deliklerinden ateş fışkırıyor sanki
-burda işimiz bittiyse gidelim kadıköyde yeriz bişeyler dedi burcu
tamamdır deyip kalktık
tekrar vapura binmek üzere geri döndük
vapura binince tuğbanın lavaboya gitme ihtiyacı hissetmesi ile beklediğim an geldi
-siz utanmıyormusunuz beni utandırmaya dedim ki hayatımda kurduğum en aptalca kızış şeklidir
hala gülüyorlar
-lan size diyorum dedim
-selim utanınca çok tatlı oluyormuşsun haberin olsun dedi burcu
-kim dedi diye atladım hemen
gülmesine devam ederek
-ne oldu hani kızgındın bize dedi
-tuğba mı söyledi bunu dedim
-olabilir dedi
-başka ne dedi dedim
-sır deyip ağzını kapatma işareti yaptı
-bak beni umutlandırıyorsun ama dedim
-oo umut yok zamana bırakmak var dedi burcu
-tamam ama lütfen yapmayın benim üzerime gelmeyin o çevremizdeyken dedim
-bişey yaptığımız yok ki sen rahat olamıyorsun dedi kadir
-tamam işte rahat oluncaya kadar bana müsade edin sonra sizi istediğiniz yere götürme sözü veriyorum dedim
-biz seçeriz dedi kadir
-hemen de seçin zaten,şantajcısınız olm siz dedim
-herşey karşılıklı diye dalga geçiyorlar hala benimle
-tamam söz dedim
-tuğbayı da getirirsem ekstra isteklerimiz olabilir mi dedi burcu
-gelmez ki dedim
-getiririm ki dedi
-onu getirirsen bize değil selime yarar bu iş aşkım dedi kadir
-bu garip te mutlu olsun be diyerek iyice makaraya almaya başladılar
ve bu durumdan beni tuğba kurtardı gelerek
onun gelişi
kararmış kalbimde her saliseye yetecek kadar onbinlerce yıldız kayması
ve hiç sektirmeden hepsine birer hayal
birer umut
birer dilek eklemekti
gülümseyerek

benim uyarımdan olsa gerek pek konuşmadan kadıköye geldik
seçimi bayanlara bıraktığımızı söyledik ve
onların isteği doğrultusunda hızlı yemek yenilebilen
bir restorana girdik
seçimler yapılıp yemeklerin yenme aşamasında
küçük kardeşim alp aradığı için telefona baktım
-abi naber*iyidir sen nasılsın
-annemlerle kavga ettin  de beni neden arayıp sormuyorsun*çok yoğunum bu aralar kusura bakma
-paran var mı*var var sağol
-ben yinede biriktiriyorum senin için baya kızmışlar sana çünkü *sonra konuşuruz
-özledim lan*bende seni özledim
-nerdesin*karşıdayım şimdi o tarafa geçince görüşürüz   diyerek telefonu kapattım
bu konuşmayı alple yaptığımı tek bilen bendim
ama konuşmada alp ve kardeşim kelimelerini zaten mevcut olan utancımdan dolayı kullanmadığım
için diğerleri tarafından istemediğim bir kızı sallamaya çalışıyor olarak gözükmüşüm
zaten burcu tuğbaya kız arkadaşım olduğunu söylemişti
ve ben bunu çoktan unutmuştum
yemeği yedikten sonra kadire tatlı da almalarını böylece kaybettikleri enerjinin bir kısmını geri alabileceklerini söyledim
zaten sadece salata ve söylediği salatanın 4te birini yiyen tuğba istemedi
o yemediği için olsa gerek benim de canım pek çekmedi
ben yine sus pus burcu ve kadirin de tatlılarının gelmesini bekledikten sonra
hesap ödemek üzere kasaya yöneldim
arkamdan biraz dedikodum yapılmış
tuğba bizimle gelmeye devam etmek istememiş
çünkü benim karşıya geçince kız arkadaşımla da buluşacağımı veya en azından onu da göreceğimi düşünmüş
böyle bir durumda -sözde- kız arkadaşımın yanlış anlamaması için ordan ayrılmak istemiş ama
burcu nasıl yaptığını tam bilmediğim bir şekilde ikna etmiş
hesabı ödeyip masaya döndükten sonra
belkide hayatım boyunca yüzlerce hesap ödemiş olmama rağmen ilk kez birisi bana
-kesene bereket dedi(tuğba)
-afiyet olsun diyebildim sadece
gidiyor muyuz diye sordular
-hazırsanız diye cevapladım
hepsi hazırdı,kalktık
ben yüklendim fotoğraf makinasını
vapura yöneldik
vapur önü gişelerinde arkadan burcu ve kadirin resimlerini çekmeye devam ettim
eminönü iskelesinde indikten sonra
güzergah belirledik
önce galata köprüsü istikamine döndürüp bi kaç resimlerini aldım
daha sonra
geri dönüp kuşlara yem atma saçmalığı
mısır çarşısı
postane civarı varoşları
kapalı çarşı ve yalnız ara sokakları
sultanahmet camii derken
bazen tuğbayla ben önde bazen burcu ile kadir
son durak olarak gülhane parkına geldiğimizde"
son derece yorgun gözükmeye başladıkları halde
biriside çıkıp yeter artık demiyordu
bugünlük burası son dediğimde
akşama kadar sırtlarında taş taşımış amelelere paydos demişcesine mutlu oldular
gülhane parkında hepsine dondurma almak istediğim sırada
-tuğba ben yemicem dedi
bana baktılar
-o zaman bende yemiyorum dedim
-selim yemezse bende yemem dedi kadir
-kadir yemezse bende yemem dedi burcu
sonra bütün gözler tuğbaya çevrildi
-yapmayın ama lütfen dedi
-yapma kadir lütfen dedim
-yapma burcu lütfen dedi kadir
bu döngü devam ederken gülüşmeler de başladı
-ben almazsam yanacaksınız hararetten bir tane küçüğünden verir misiniz dedi tuğba
-ben almazsam dondurmanın tadını unutacaksın kadir bende küçüğünden bir tane alayım dedim
-aşkım ben almazsam dondurmacı para kazanamayacak diye geyiği devam ettirdi kadir
ve burcu
-kime teşekkür edeceğimi şaşırttınız,sen fikirleri değişmeden bir tane de bana ver abi dedi
dondurmaları aldıktan sonra burcu kadire dönerek
-hem bir dakika sen neden selim almadan almıyorsunda ben almadan alıyorsun dedi
-tamam canım özür dilerim dedi gülerek
-özür mözür anlamam ilk önce sevdiğine sorucaksın dimi selim dedi
-evet dedim ben ilk önce sevdiğime sorarım(tuğbayı kastederek)sonra lafı düzeltip
-yani sevdiğime soruyorum dedim
-gördün mü bak dedi burcu
-tamam hadi bir de bunun için kavga edelim selim de bizim resmimizi çeksin dedi
-dondurmaları yiyelim aklıma bir fikir geldi dedim
bir baktım ben takır takır konuşmaya başlamışım
bunda ortamın sıcaklaşmış olmasının da payı büyük sanırım yoksa hala tuğbaya bakıp konuşamıyorum
ve onun sorduğu direk sorulara cevap verirken
aşık olduğumu anlamış olmasından korkuyor olduğum için
suç işlemişcesine korkuyor kekeliyor ve
düzgün cümleler kurmakta zorlanıyordum
-nereye gidecez dediler
beni takip edin diyerek gülhanenin en tenha ama güzel yerine getirdim
güneşin biraz daha batmasını beklememiz lazım ağaçların arasından dedim
peki dediler
zaman varken
burcuya sağ tarafıma geçmesini
kadire soluma geçmesini
takriben 20 şer adım yürümelerini söyledim
-duello mu yapıcaz lan silahımız yok olm dedi kadir
-şimdi dönün birbirinize ben biraz geriye gidicem
işaret verince birbirinize slowmotion koşacaksınız
türk filmlerinde ki gibi sarılacaksınız.burcu sen ayaklarını kaldırmayı unutma dedim
-biz normal koşsak sen slowmotion çeksen olmaz mı dedi kadir
-istediğinizi yapın sonra bunu cdye çekip size armağan edicem,ama  çok ciddi olmayın eğlence amaçlı yapıyoruz dedim
tamam dediler ama daha birbirlerine koşmaya başlamadan
ikisinin de aklına türlü fırlamalıklar geldiğinden emindim
tuğba da ortaya çıkacak manzarayı çok merak ettiği için
ona yan gözümle baktığımda gülümseyerek hazır olduğunu gördüm
hafiften koştular
kadir slow motion olayını abartıp
bukelamun yürüyüşü yapınca ilk çekim fail oldu
ikincisinde burcu sırtını dönüp koşacak başka adam arayınca başarısız oldu
3.sünde kadir koşmayıp
-ben bir kadına koşmam o bana gelsin deyince biraz tartışmalı son oldu
en son hadi ama dediğimde
tuğba bir saniye beklemelerini söyleyerek
çevredeki gülcünün birisinden 1 gül alarak kadir e vermesi ile
burcu ve kadir tarafından yuhalandım
vay efendim neymiş
-ben bu işi bırakacak mışım
-tuğba daha iyi yönetmen olur muş
tabi onların böyle dalga geçmeleri beni hem güldürdü hem utandırdı
hem de ne yapacağımı şaşırttı
velhasıl kelam
çoook eğlenceli şekilde koştular
birbirlerine iyice yaklaştıklarında
kadir birden şovalyemsi bir çöküşle tek dizini yere bıraktı
gözleri burcu da iken
ağzında bulunan gülü ona uzatıp almasını beklerken ortaya duygusal bi sahne fışkırmış olacak ki
biraz önümde ama kadrajım dışında olan tuğbayı
iç çekerek onlara bakarken yakalayıp resimledim
gülüşmeler devam ettiği sırada burcu ve kadirin resmini çekiyormuş gibi yapıp
yüzüne hafiften kızıl renk veren güneşin büyüleyici yansıması

hayat ben sana ne yaptım da başkalarının yaşadığı bu mutluluğu bende yarım bıraktın bakışı ve duruşunu resimledim
güneş batımına yakın
tek tek beraber
sırtları dönük el ele olmak üzere onların resimlerini çekerken
-tuğba  ile bir resmimizi çeker misin bitince dedi burcu
-tabi dedim
burcu tuğbayı çağırdı gel canım diyerek
onun onlara doğru tüm ilerleyişini seri çekimde resimledim
tuğba yanlarına yaklaştığında
-son resim burcu ve kadir vücudunuz güneşe dönük yüzleriniz birbirinize olsun bu son dedim
amacım aynı kare içerisinde
iki sevgili olan burcu ve kadiri yakalarken
yalnız olan tuğbayı da onlara bakarken yakalamaktı
ki bunu ilk resimde yapamadığım için olmadı dedim
ve istediğim poz ikinci seferde
tuğbanın tüm aşka hayranlığı ile onları bakması sonucu yakalamış oldum
ayrıca tuğba ile burcunun resimlerini çekerken
sadece tuğbaya zoom yapıp istediğim başka bir resim daha çekmiş oldum
şimdi sorun
onlar resimleri görmek isterse ne yapacağımdı
buna da bana yaklaşırlarken
şarj bitti yalanını uydurarak kılıf uydurdum
çünkü tuğbanın resimlerine sahip olmayı çok istiyordum
tamam mıdır tamamdır diyerek ben günü tamamladığımızı düşünürken
-tuğbanın benim gitmem gerek demesi ile nedendir bilmem çok üzüldüm
biz seni bırakırız dendi tuğbaya bizimde o tarafa gideceğimizi bildiği için kabul etti
tranvay metro derken yolda kardeşim aradı
-abiii nerdesin ya*alp karşıya geçtim ama unuttum ben seni yarın görüşelim
-eve gelirim o zaman*tamam annemler ne yapıyor(bunu sormamda ki tuğbanın  amaç kardeşimle görüştüğümü anlaması içindi)
konuşmayı sonlandırdığım zaman
-aa alp napıyor selim dedi
-gündüz de aradı özledim abi diyor dedim
-hayret o özler miymiş dedi
bu sırada tuğba başka alemlere dalmıştı bile,ta ki burcu  
-gerçekten onsuz kalmadan bilemez insan diyene kadar
sarıldılar ve konuşmaya devam ettiler
-bir gece çıkalım canım dedi burcu
-tamam bir gün çıkarız dedi
-ne zaman diye sordu burcu hemen
-bilmiyorum bakarız dedi
bu sırada metrodan inmemiz gerekti
evlerinin önüne yaklaştığımız sırada annesi aradı tuğbayı
-gelmek üzereyim anne 5 dakikaya orda olurum dedi
o beş dakika içerisinde
*çok güzel bir gün geçirdiğini,birbirlerine çok yakıştıklarını söylerken bana da teşekkür etti tekrardan herşey için
-ben rica ederim dedim
annesi yine kapının önüne inmiş kızını  bekler haldeydi
-nasılsınız çocuklar dedi
burcuya sarıldı öptü derken
-tuğba bizimle yarın gece dışarı çıkabilir mi nevin teyze dedi
-kızım ikna ederseniz ben ellerimle kapıya kadar taşırım onu dedi
-artık şansın yok mecbursun gelmeye dedi
-ya yarın olmasın bilmem ki falan derken
-aaa kızım patlayacaksın evde çık işte diye üsteledi annesi
-söz mü dedi burcu
-tamam dedi
-bak söz verdin karışmam diye olayı noktalarken
bu durum karşısında içten içe göbek atan kişi bendim
nasıl mutluyum nasıl mutluyum bağıracam nerdeyse oley bee diye
-sen nasılsın oğlum diye kadire sordu
-sağolun teşekür ederim,arkadaşın bir projesi vardı onunla uğraştık tüm gün ama çok eğlenceliydi dedi kadir
-aaa öylemi diye lafa girdi annesi bana dönerek
-kafamla evet işareti yaparken
-sağolsun iyi gezdik sayesinde akşama kadar resmimizi çekti dedi burcu
-bana da gösterin çocuklar dedi
-şarj bitti maalesef dedim
-tamam ama istiyorum o resimleri sakıncası yoksa dedi
-zaten tuğbanın da resimleri var onlarla beraber veririm size de dedim
bi veda merasimi
görüşürüzler sarılmalar
öpüşmeler
bana da tekrar teşekkür edip çıktı gitti zalim tuğba
bilmez ki onun gidişi tekrar tekrar yalnızlığımın karartılması
arkasından bakarken kalbin sessizce gitme bee diye yalvarışı
bilmez ki en yakınlarım olan  kadir ve burcunun bile onsuz anlamsız kalışı
-ee napıyoruz dediler
-bıkmadınız mı benden ben gidiyorum eve dedim
-hadi birer bira içelim öyle gideriz dedi kadir
aslında pek içmek istemiyordum ama o kadar kahrımı çektiler
kıramadım
iyi ki de kırmamışım çok güzel resimler aldım
hem onlardan hem de yalnız içen hayattan bıkmış bir amca
elinde çiçekle sevgilisini bekleyen  genç
çocuk bir dilencinin bir kaç lira umudu ile elini havaya kaldırmasına kadar
işime yarayabileceğini umduğum kareler çektim
onlarla vedalaşıp eve gider gitmez
resimleri bilgisayara aktarıp
resimleri kısa kısa hikayelendirirken
en çok üzerinde durduğum resim tuğbanın olduğu resimlerdi
onun hayatının üzücülüğü beni de üzüyor
ve kendimin onu mutlu edecek kişi olup olamayacağını düşünüyordum
ertesi günümün akşamına kadar bu proje için uğraştım
hikayelendirdiğim resimli istanbulda eksik olan bir final vardı
onu da bi kaç mezarlık gezerek bir kız arkadaşımın yardımıyla hallettim
kardeşim geldi onunla da görüştük
-abi öyle denir mi dedi
-kapat konuyu ben biliyorum hatamı alp dedim
-aslında seviyormuşum ben seni dedi
dışardan bi yemek söyledim onu beraber alple yerken
parayı ödeyişim esnasında farkettim ki
bir günde 400tl para harcamışım ki bu 1600 tl kaldığı anlamına geliyordu
alpi uğurladıktan sonra
kadir burcu ve ben bir avmde buluştuk
yemeğimizi orda yerken tuğbanın da gelmesini bekledik
onu her görüşümde olduğu gibi yine sıfır makyaj ve sade bir kıyafetle gelmişti
hani merak edersiniz diye söylüyorum rimel bile yoktu ama gözlerine aşık olmak için
rimel değil bana bakması yeterliydi benim için
oturdu yanımıza merhaba hoşgeldin derken
-biraz konuşabilir miyiz dedi tuğba burcuya
-tabi canım dedi
-lavaboya geçelim diye kaldırdı masadan burcuyu
ulan noluyor diye endişe ile onları beklerken
5 dk kadar sonra burcu geldi
-tuğba nerde dedim
-anlamış selim sevgilin olmadığını,çıkmak istemiyor,seni ona ayarlamaya çalıştığımı düşünüyor,
ben hala onu seviyorum başkasına o gözle bakamam,eğer benden böyle bir beklenti varsa ben yol yakınken çekilmek istiyorum dedi dedi burcu
-ee sen ne dedin diye lafa girdi kadir
ben tamamen aptallaşmış ve mala bağlamış haldeyken
-ya onun sevgilisi var öyle bişey düşünmez diye tekrarladım ama selim bana bakamıyor benimle konuşamıyor bile
ben aptal değilim istemiyorum böyle bişey dedi dedi burcu
ben oflayıp poflarken
-olm kıza niye belli ediyon o kadar aşık olduğunu dedi
-çok kolay sanki allah allah hemen bana atıyorsunuz suçu dedim
-rahat ol biraz konuş kızla sorular sor ama liseli aşıkmış gibi değil normal arkadaşmış gibi dediler
-ee dedim sonuç ne gitti mi kız dedim
-hayır söz verdim öyle birşey olmayacağına dedi burcu
-sonuç dedim
-gelir birazdan dedi
biraz daha bekledik
benim surat düştü
moralim bozuldu
daha önce de reddedilmiş olmama rağmen beni en çok sarsan o olmuştu
çok geçmeden tuğba tekrar geldi
ben hala kendimi toparlayamadım
onlar önde biz kadirle arkada
istiklalde bir mekana yine taksi ile değil toplu taşıma aracı ile gittik
tuğbanın arabalara karşı sevdiği kişinin vefat şeklinden dolayı fobisi vardı
ben bu defa heyecandan değil üzüntümden susmaya başlamıştım
mekana girdik
müzisyenler aman aman öldüm bittim ah yarim vah yarim çalıp duruyor türküleri ki oraya neden girdiğimizi hala bilmiyorum
benim için eğlence
daptıs duptus dantıtı dumtutu demekti
ama seçim hakkı onların olduğu için sesimi çıkarmadım
garson geldi selamın aleyküm ne içersiniz
tuğba atladı su diye
hayatta en sevmediğim şey eğlence mekanına gidip alkolsüz içecek tüketilmesi
madem içmicen gitme amk
bu yüzden bıraktığım hatunlar oldu
sesimi çıkarmadım
-içsene bişeyler dedi burcu
-hayır içmicem diye diretince ortam biraz gerildi
ve tuğba üzerime gelmeyin giderim gibisinden inatçı bir kimliğe büründü
-siz ne içersiniz diye sordum kadire
ne içelim aşkım canım cicim meleğim derken
burcu votkalı bişey
kadir de rakı istedi
-bir 70lik rakı söyledim
herkes kim içicek onu diye baktı
ben siparişi onaylarcasına garsona baktım
zaten müzikten konuşulmuyor amk
içkiler geldi
geldiği gibi bardaklara kondu kadirle benim ki
mezeler eşliğinde içerken
ilk bardağı hızlıca içtim ve doldurmak üzere ikincisine yeltendiğimde
-yavaş selim dedi burcu
ben ona ses çıkarmazken
-evet eğlenmeye geldik buraya dedi tuğba
-sen suyla mı eğlenirsin dedim
birden dondu ortam
soğuk rüzgarlar eserken
elini kaldırdı
-bir rakı bardağı daha alabilir miyim dedim
içimden gülümsedim
içecek olmasına değil
kendini bilen sert ve istediğim kadın edasına büründüğü için
(hatırlarsanız restorandaki garson kızın sinirli suratı hoşuma gidiyordu.)
doldurmakta olduğum bardağı bırakıp onun bardağının gelmesini bekledim
onun ki gelince
-ilk onunkini doldurmak istedim
eliyle dur işareti yaptı
-ben sarhoş olursam sen doldurursun dedi ama gözlerinden alev fışkırıyor belliki ona karşı kullandığım cümleden pek hoşlanmamıştı
benim gibi bir alkoliğin bile içemeyeceği fazlalıkta rakıyı bardağına koyup
üzerine sadece buz attı
bir bardağa da su doldurdu
herkesin bakışları arasında bir dikişte rakıyı içerken
suratını bile ekşitmedi
eh amk bu neymiş lan böyle diye içimden geçirirken
kadir oha demeden
burcu da yuh demeden kendilerini alamadılar
ortalıkta tamamen ikimiz arasında restleşme havası eserken
ikinci bardağını doldurdu ve aynı şekilde onu da içti
ve bana dönüp
-eğleniyor muyuz dedi
göt oldum
göt ki ne göt amk ağzımı açamadım
sen kimsin pezevenk huyunu suyunu bilmediğin kıza artislik yapıyon diye kendime söylendim biraz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder